"Ne kadar konuşabiliriz veya konuşabilecek insan ne kadar cesaret gösterebilecek bu ortamda" diyen Saya, ”Sessiz toplum yatarımla noktasında, biz kadınlar olarak söyleyecek sözümüzün olduğunu, her ne kadar değiştirecek gücümüz olmasa da bu noktada kendimize öz güvenimizin yeniden tazelenmesi gerektiğini düşünüyorum.” dedi.
Saya şunları kaydetti:
"Önümüzde bir 8 Mart var, akabinde yerel seçimler var. 31 Mart gündemini değerlendirmek gerekirse, biz eskinden 8 Mart hazırlıklarımızı çok önceden başlatırdık. Şuanda da elbette bir şeyler yapılacak ama aslında suya yazı yazıyoruz, silinip gidiyor. Toplumun hafızasının yeniden toparlanması gerektiğini ve geçmişini bilmeyen kitlenin topluluğun geleceğini de bilmeyeceğini, bilemeyeceğini düşünüyorum. 1800 yıllarda başlayan, bugün 21. yüzyılda biz hala kadın hakları, erkek fırsat eşitliğini konuşmak durumunda kalıyorsak bunun biraz zihniyetlerin çok iyi sorgulanması gerekiyor. Ama biz kadınların da kendimize öz eleştiri getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kadınlar aslında batan güneşe el salıyorlar. Ve batan güneşle birlikte biz batıyoruz. Ama doğan güneşi karşılamak noktasında her bir kadın kendi cinsinden sorumludur diye düşünüyorum. Özgürlüğün tanımı noktasında birileri salt kadın olmaktan kaynaklı bir yerlerde hala hayatını kaybedebiliyorsa veya özgürlükleri kısıtlanabiliyorsa evet bu bizim hepimizin, kadın erkek hepimizin sorunu. Kadın erkek toplumsal fırsat eşitliğinin yakalanması noktasında da o doğan güneşi kucaklayabilmek ve yarınlara umut olma adına salt kadınların vitrinlik değil veya figüran olmak istemiyoruz."
-“KADINLAR YEREL SEÇİMLERDE YOK DENECEK KADAR AZ”
Siyasi partilerin tamamına baktıklarında kadınlar olarak figüran rolleri oynadıklarını belirten Saya, artık aktör olma noktasında talepkar olmak zorunda olduklarını vurguladı.
Saya, şöyle devam etti:
"Toplumsal sürece baktığımızda 21. yüzyılda bizim gibi ülkelerde eğer bir kadının tenceresi boşsa, artık ailede eskisi kadar sesimiz çıkmıyorsa, çalışma yaşamından koparılıyorsa, eğitim yaşamından koparılıyorsak ve en önemlisi fiziksel, sosyal ekonomik şiddetin mağduru oluyorsak, siyasi arenada var olma noktasında en çok ekonomik olarak gücümüzün olmamasından kaynaklı yutkunmak durumunda kalıyorsak, biz önce eğitim noktasında kadının eğitimine önem vermek durumundayız. Kadın karar mercilerinde kaderini tayin edeceği noktalarda, kendi kaderine sahip çıkma noktasında, kaderini değiştirme noktasında talepkar olmak zorunda. Siyasi partilerin 31 Mart yerel seçimleriyle birlikte biz zaten TBMM'nin yetkilerini almış durumdayız. Asıl yasama organı her ne kadar tırpanlanmış ise de kısmen temsilimiz söz konusuysa, yerel seçimlerde maalesef bizler yok denecek kadar azız. 1934'lerden bu tarafa verilen hakları düşündüğümüz zaman, biz aslında şuanda dünyanın en önde kadın erkek fırsat eşitliğini yakalamış bir ülke olmamız gerekirken, eğer bu kadar gerilere düştüysek, kadınıyla erkeğiyle sorgulamalı. Her şeyden önce yaşam hakkının garanti altına alınması ve hukuki belirlenmesinin, sürecin yok edilmesi, salt hukuki düzenlemelerle bu hukuki eşitliğin olmadığından görülmesi gerekiyor."

 

Kaynak : PHA
Haberin Videosu :
Kaynak: pha