Saya, Perre Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, ülkede kadına şiddetin her geçen gün artığını söyledi.

Her zaman kadına yönelik şiddetin sebeplerini anlatmaya çalıştığını ancak her şeye rağmen şiddetin son bulmadığına işaret eden Saya,yöneticilerin kadına şiddet konusunda alınacak önlemlerde samimi davranmadığını ileri sürdü.

Saya, sadece devlet sektörü yada yetkiyi elinde bulunduranlar açısından değil bütün STK’larla birlikte şiddeti insan hayatının dışına atma ve bulaşıcı bir hastalık olan şiddeti dışlama, kınama ve toplumsal yaşamın veya özel yaşamdan dışarıya def etme noktasında el birliğiyle bir çalışma gerektiğini vurguladı.

Yıllarca kadın dostluğu kentler çalışmasına imzalarını attıklarını ifade eden Saya, "Bu barolarıyla, dernekleriyle, STK’larla ama bugün gelinen noktada barolar dedik STK’lar dedik. Hangi STK ile ilgili olursa olsun yada baroyla ilgili kararlarda yetkili merciler yani iktidar bir kurum hakkında o kurumun üyelerinin görüşünü alarak bir şeyler yapmıyor." dedi.

"Yandaş barolar kurulmaya çalışılıyor"

En büyük STK’ların başında gelen baroların böl, parçala, yönet taktiğiyle bölünmeye çalışdığını ileri süren Saya, iktidarın tarafından küçük ve kolay yönetilebilir barolar oluşturularak yandaş baroların kurulmaya çalışıldığını iddia etti.

Avukatların kanunda yer alması sayesinde bir insan hakları aktivisti olduğunu vurgulayan Saya, şöyle devam etti:

"İnsan haklarıyla, kadın haklarını ayırmamız zaten mümkün değil yani kadının insan haklarını masaya yatırdığımız zaman, evet önce yaşam hakkının garantiye alınması gerekiyor. Bugün mesele sadece kadın meselesi de değil yani şiddet bulaşıcı bir hastalık gibi, erkek bir şekilde sistem tarafından eziliyor, horlanıyor, dışlanıyor, ötekileştiriliyor ve biz kadınlarda ötekisinin ölüleri olarak maalesef karşınıza geliyoruz ve akabinde gücü yeten, gücü yetene kadın kalkıyor erkekten şiddet gördükten sonra çocuğa şiddet uygulamaya başlıyor. Aslında doğa hepimizden kadınıyla, erkeğiyle bütün yeryüzündeki insanlıktan intikamını alıyor yani bugün kadın hakları diyoruz, hayvan hakları diyoruz, bugün doğa hakkı diyoruz, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı diyoruz ve her biri temel hak ve özgürlüklerin kendi içerisinde biri olmadan yerinin olmadığını görüyoruz.”

Gündemde barolara yönelik yapılması planlanan yönetim değişikliği olduğunu anımsatan Saya, iktidarın demokratik bir sosyal reflekse bile tahammülsüz olmadığına dikkati çekti.

Saya, güzel ve doğru olanı yakalamak için her şeyin, her tezin karşısında antitezinin olmasının sentezi ortaya çıkaracağını belirterek, "Sentezi hep birlikte yapabilelim bugün yapılmak istenen aslında değişiklik biz avukatları susturmayacak, aslında savunma kutsaldır ve savunmayı temsil ettiğimiz, kimi temsil ediyoruz vatandaşı, vatandaşın susturulması demektir dolayısıyla da öncelikle vatandaşlarında biz avukatlara destek vermesi gerekiyor."diye konuştu.

"Koronavirüs kısıtlamalarında evlere kapandık, şiddet arttı"

Son yıllarda üniversitelerde çok sayıda hukuk fakültesinin açıldığını ancak eğitim kalitesinin düştüğünü dile getiren Saya, şöyle devam etti:

"Veya bugün barolar birliği başkanının dün bir şey söylerken bugün çok farklı bir şey söyleyebiliyor, dolayısıyla insanlarda yani savunma olarak bizlerin sözüne itibar etme noktasında, doğruyu yakalama noktasında dün dündür, bugün bugündür mantığıyla hareket edilmemesi gerekiyor. Bu avukatlar, bu barolar ne diyor diye hem iktidarın hem vatandaşın bizim sesimize kulak vermesi gerekiyor. Bakın koronavirüs gibi bir süreç yaşadık ve bu pandemi sürecinde aslında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yeterli şekilde aile içi şiddeti önleme noktasında, önlemler almadığını gördük. Yani insanları eve kapattık ama adeta aile içi şiddet en güvenlikte olmamız gereken evlerde kadına yönelik şiddetin arttığını, ensest vakalarının arttığını maalesef tanık oluyoruz."

"Gazetelerde 3'üncü sayfa haberi olmak istemiyoruz"

Saya, "Biz kadınlar, bu ülkenin kadınları sadece gazetelerde 3’üncü sayfa haberi olmak istemiyoruz. Kadını ve erkeğiyle yani geçmişte söylenirdi işte Fırat’ın kıyısına bilmem kıyısına bir kuzuda ölse bunun hesabı bizden sorulur derdi bizi yönetenler. İktidarlar şuan ki iktidarında bu konuda sorumluluk alması gerekiyor. Ama en önemlisi şu yani bugün barolar bir açıklama yaptığında eğer diyanet adına birileri çıkıp adeta bir yarışa dönüştürüyorsa bu olayı ve diyanet asıl kendi alanında konuşmuyorsa yani baktığınız zaman İslam güzel ahlaktır ve İslam’ın amacı nedir ahlaklı nesiller yetiştirebilmektir.

Ama eğer bugün çalma der bütün dinler bunu ama eşya olarak düşünebilirsiniz, ama can olarak düşünebilirsiniz bugün bilimin söylediği veyahut baroların söylediği noktasında İslam tamda veyahut diyanet tamda söylemesi gerektiği noktada veya işte bir Ensar Vakfı olayını gördük tecavüze uğrayan çocuklarımız noktasında sesini çıkartmazken, kalkıp normalde kısa çatışmalara veya toplumu geren açıklamalara mahal verilmemeli. Bütün topluma hitap edebilmeli salt bir kesimin sesi olmamalı. Bu toplumun, bu renkli toplumun her katmanın ihtiyaçlarına cevap verebilmeli. Biz geleceğe ışık tutabilme adına evet geçmişi değiştiremeye biliriz ama geleceği daha iyileştire biliriz geçmişteki yaşadığımız olaylardan ders çıkartabilmemiz gerekiyor."

Bu gün belgelerde yasada olan hakların sadece kağıt üzerinde kalmaması uygulamada da yapılması gerektiğini dile getiren Saya, bu haklar konusunda iktidar ve bazı kesimlerin samimi olmadığını ifade etti.

"Cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkmamız gerekiyor"

Sürekli kadına şiddete karşı mücadele ediliyormuş gibi davranıldığını kaydeden Saya,şöyle devam etti:

"Gerçekten bu ülkenin geleceğine ışık tutma konusunda bugün kadın avukatlar, avukatlarımızın sayısı da az değil ama Cumhuriyetin temel değerleri eğer bu ülkede okumuş bir kadın varsa bu Cumhuriyete çok şey borçlu olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla da öncellikle biz kadınlar Cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkmamız gerekiyor. Yani iktidarlar biz kadınların başörtüsünden çok fazlasıyla beslendiler ve erkek arkadaşlarımız gerçekten bizim başörtümüz yüzünden siyaset yaparak çok farklı yüksek noktalara geldiler ama hala siyasi partilerde biz göstermelik ama birisinin eşi olarak bir yerlere gelebiliyoruz, ama birisinin kızı olarak bir yerlere gelebiliyoruz ama kendimiz olarak biz bir yerlere gelemiyoruz. Vitrinsel görüntü hala söz konusu sadece seçme hakkının verilmesi yetmiyor seçilme hakkının da gerçekten kullanılabiliyor olması gerekiyor bu noktada ben sadece şunu söylemek istiyorum bir gösterge adına Türkiye’de 80 baroda kaç tane kadın baro başkanı veya bakanlık üzerinde kaç tane kadın bakan veya baktığınız zaman ben solum sosyal demokratım diyen partiler ile bugün partilere kadınları handikapı olarak değerlendirebileceğim partilerin, kadınları aday olarak göstermesindeki farkı ne kadar. Hatta bakıyorsunuz gerçekten değişim doğuşunda kadın haklarından yana olduğunu veya laik anlayışı benimsediğini söyleyen partilerde dahi kadın temsil oranları tam tersi yani daha az alt düzeylerde ise, evet burada bir samimiyetsizlik sorunu var.” İfadelerini kullandı.

"Emeğimiz sömürülüyor"

Saya, kadınların sistemin iki yüzlülüğünü iyi görmesi gerektiğine dikkati çekti.

Kadınların hepsinin bir hareket etmesi gerektiğini dile getiren Saya, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Şimdiye kadar, aslında baktığınızda nasıl ki baroları bölüp, parçalama amacında olan iktidar, ama bugünkü, ama geçmiştekiler baktığınız zaman kadınları da bölüp parçaladılar. Yani siyasi partilerde ayrık, ayrık duruyoruz ama önümüzün açılmamasına rağmen bütün siyasi partilerin mutfaklarında biz kadınlar olmasına rağmen gücümüz çok dağınık ve emeğimiz sömürülüyor. Emeğimiz siyasette sömürülüyor, emeğimiz ev içinde sömürülüyor, emeğimiz çalışma yaşamında sömürülüyor, emeğimiz işe en son alınan biziz işten ilk çıkartılanlar, bu pandemi sürecinde zaten görüyorsunuz yine bizleriz baktığınız zaman aslında doğanın bize sağladığı avantajları hep dezavantaj olarak yaşamak durumunda kaldık. Şunu söylüyorum dezavantajlı gruplar bir araya gelip artık yeter demediği sürece iki yüzlü kesimlere o iki yüzlülüklerini gösterip, deşifre etmedikleri sürece biz daha çok fazla ezileceğiz. Kadının erkek toplumsal cinsiyet eşitliği veya fırsat eşitliği noktasında, cam tavan dediğimiz o sendromları hala yaşamaya devam edeceğiz. Kadın baktığımız zaman tarlada, tapanda, evde, şehirde ama önce kadın kendi emeğine saygı duyacak, sahip çıkacak ve akabinde güçlerini birleştirerek eğer bu toplumun yarısını bizler oluşturuyorsak her alanda temsili isteyeceğiz. Barolar konusunda da temsili adalet istiyoruz, Büyük Millet Meclisi nezdinde de temsili adalet istiyoruz, saray nezlinde de temsili adalet istiyoruz. Velhasıl öncelikle inanç diyorum inanmaksızın yapılan hiçbir şeyde başarıya ulaşamaz öncelikle bu toplumun çocuklarına kadın, erkek toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında eğitim verilmesi gerektiğini düşünüyorum ve her şeyin başı eğitimden geçer diyorum teşekkür ediyorum. Kadını ve çocukları çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak istiyorsak eğitmek zorundayız. Eğer bir kadın eğitirseniz en az bir aileyi kurtarırsınız ama bir erkek birey yetiştirirseniz sadece bir bireyi yetiştirmiş olursunuz. Bu farkındalığın farkına varalım diyorum."

Kaynak : PHA
Haberin Videosu :
Kaynak: pha