Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Dayanışma Günü . Ne yazık ki, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, bizim ülkemizde de kadınlar acımasız bir şekilde şiddete uğruyor ve öldürülüyor. Ne acıdır ki devletin duyarsızlığı, buna istinaden cezai işlemlerin yetersizliği ile her geçen gün katlanarak büyüyor.

 Bir ülkenin, toplumun ilerlemesi ve demokratikleşmesi için öncelikle kadına şiddetin son bulması gerekiyor. Bunun içinde kadınların güçlenmesi her platformda görünür kılınması gerekiyor.

Bu coğrafyada kadın olmanın zorluklarını ara ara yazılarımda ve katıldığım her platformda anlatmaya çalıştım. Bu konuda araştırmalarım oldu fakat ben bugün sizlere Güneydoğu’da kadına şiddet, kadın cinayetleri konuşunda ciddi araştırmalar yapmış, Töre Kıskacında Kadın’’adlı incelemesiyle bir çok başarıya imza atmış  Gazeteci- Yazar ve Araştırmacı Sn. Mehmet Faraç’ın akıcı bir dille  yazmış olduğu ve benim okuduğum ibretlik yaşam öyküleri, ‘’ Töre Kıskacında Kadın, Söyleyin Anama Ağlamsın, Yağmur Bekleyen Kadınlar’’isimli  kitaplarda da  bazı alıntılar yapmak istiyorum. Sn. Faraç Töre kurbanlarını yazmış okuyunca kanım dondu. Özellikle Urfa’da ve Güneydoğu’nun pek çok yerinde kadın olmanın zorlukları anlatılıyor. Kadın infazları, namus gerekçesi ,  sevdasına direnirken ölmeyi göze alan kadınlar,Yoksulluk, Başlık parası, berdel, çocuk gelinler vs. Hangi çağda yaşıyoruz demeyin,bu  kitapları okuma fırsatı bulursanız ki, okumanızı tavsiye ederim ve  tüm çarpıklıkları belgeleriyle göreceksiniz. 

Feodal yapının güçlü olduğu yerlerde kadınlar namus adına öldürülüyor.
Düşünün ki bir genç kızın bir  erkekle konuşması, sinemaya, pastaneye gitmesi ,ismi bir radyonun istek programında yayınlandığı için, O'nun hunharca katledilmesine neden oluyor. 
Kimi zaman bir sokak ortasında ,  kimi zaman Fırat nehrinin azgın sularına   atılıyor,kimi zaman bir kör kuşunun namlusunda, kimi zaman evlenin bahçesindeki bir kümeste cesedi toprağa gömülü halde bulunuyor  16 Yaşındaki Medine Memi  gibi bir genç kızımızın hayatı.

Kadın cinayetleri dur durak bilmiyor, istatistiksel rakamlar korkunç. Daha geçtiğimiz günlerde Kırıkkale’de ayrıldığı eşi tarafından 10 yaşındaki kızının gözleri önünde bıçaklanarak katledilen, ben ölmek istemiyorum diyen  Emine Bulut’un feryadını kimler işitti?
Yine yakın bir zamanda eşi tarafından benzin dökülerek yakılan Güllü Yılmaz’ın sesini, çığlıklarını duyan oldu mu? 

Cehaletin, geri kalmışlığın, bağnazlığın ve yoksulluğun giderilmediği toplumlar örf ve adetlerine sıkı sıkıya bağlanmak zorunda kalır. (Sf.104)
Feodalitenin ısrarla ayakta beklettiği bağnaz geleneklerin insanların nasıl ateş çemberinde tuttuğunu, cahil bıraktığını görmek için uzaktan ahkâm kesmek yetmez.
Namus cinayetleri daha çok örf-adet ve kültürel yapıya dayandırılmakta erkek egemen yapının ömrü uzatılmaktadır. Kadın bedeni üzerinde dayatılan namus; kadını bir birey olarak değil, mal olarak görüyor.

Sn. Faraç’ın önemli bir vurgusu da , ‘’ Töre ya da namus cinayetlerinin hemen hemen hepsinin arkasında karar meclislerinin bulunduğunu fakat onların çoğu zaman  Yargı’nın pençesinde aslında törenin mağduru olan küçük çocukları vererek  soruşturma dışı kaldıklarını söyler. Hatta bağnazlığın, gericiliğin ve geri kalmışlığın yasalarına sığınarak genç kızları kendi adaletleriyle ölüme sürükleyen aşiret meclislerinin belki de artık terörizm üyeleri olarak ‘’ Çete’’ suçlamasıyla yargılanması gerekir der."

Sn. Faraç kitaplarında aslında konunun en can alıcı kısmına dikkatlerimizi çekiyor , ‘’ Sadece Kadınların törelere kurban gitmediğini Hukukun da törelere kurban gidildiğini , çoğu faillerin hiçbir ceza almadan salıverildiklerini, insan hayatı üzerindeki kirli hesaplaşma şu soruyu akla getiriyor 
İnsanlık nereye? 
İnsanlık meğer çoktan ölmüş!...
Namus; feodalitenin anayasasının yazıldığı topraklarda güvercinleri yılanlara yem ederken ne yapalirdi ki suskunluğa köle olan insanlık?...(Yağmur Bekleyen Kadınlar)

Kızlarımız öldüler, kadınlarımız öldüler ve hala öldürülüyorlar ama Töreler Yaşıyor!... 
Kadın sorunlarına neşter vuran Sn. Mehmet Faraç’a teşekkürler…
Evet ,biz nice kadınlar , nice canlar toprağın altında mezarlara isyan ederken, biz onlar için yaşamanın anlamını bir kez daha düşündük.
#KadınaŞiddeteHayır
#KadınÖlümlerineHayır
25.11.2019
Fatma Ulubey