Ariflerden biri bir gün sokaklardan koşar adımlarla evine doğru kaçıyormuş. Görenler:

Efendim hayrola nereye böyle?” diye sormuşlar. O da:

Sokaklardan eşekleri topluyorlar o yüzden kaçıyorum.” der. Oradakiler:

Aman efendim ne ilgisi var bunun sizinle.” deyince Arif insan:

Arkadaşlar, insanlarda değer ölçüsü, izan, irfan kalmamış. Bu yüzden bizi anlamazlar, tanımazlar, belki de eşek diye alır götürürler. Biz insan olduğumuzu anlatıncaya kadar hayli sopa yeriz. En iyisi ben evime gideyim.” der.

İnsanı merkeze alarak tesis edilen değerler manzumesi, insanın hilkatine uygun ölçüler koyar. Konan bu ölçüler tatbik edildiği nispette huzur, güven ve düzeni sağlar.

Bir toplum düşünün ki, değerleri ile olan irtibatı kopmuş ya da kopma derecesine gelmiş ve onlara yabancılaşmış olsun, sonra da sağlıklı bir yapıya sahip olsun.

Bunun mümkün olamayacağını elbette toplumcular bilebileceği gibi, o toplumda yaşayan aklıselim sahibi insanlar da farkındadır.

Ariflerin ve ilim erbabının değil de cahil cühelanın etkili olduğu, kişisel menfaatlerin toplum menfaatlerinin önüne geçtiği, adaletin tecellisi noktasında ciddi suiistimal, iltimas ve kayırmaların yaşandığı, yalancıların dürüst kabul edildiği, makam ya da görevlerin ehliyet ve liyakata göre değil de güce ve menfaate göre dağıtıldığı… Hâsılı her şeyin tabiatına ters oranda gelişip yaşandığı bir toplumda elbette huzur ve güven de olmaz, intizam da olmaz.

İşte böylesi bir toplumda, yani değer ölçülerinin erozyona uğradığı, izan, insaf ve irfanın yok olduğu bir toplumda ortalık toz duman, başka bir deyişle gri olduğu için iyi insanlar köşelerine çekilir, toplumdan uzaklaşırlar.

Oysa her zamankinden fazla böyle durumlarda onlara ihtiyaç vardır.

Hikmet sahibi insanların, ariflerin, ilim erbabının, tecrübelilerin toplumu yönlendirmesi, gerektiğinde yöneticileri eleştirerek, onları uyararak hataların düzeltilmesi ya da yaşanmaması için duruş sergilemesi o toplum için en büyük zenginliklerden biridir.

Olaylara, insanlara ve gelişmelere bakmak gerek. Yön veren, etkili olan nedir, hangi ölçüler üzerine harekete ediliyor?

Gerek insan gerek de toplum açısından hakkaniyet mi gözetiliyor yoksa güçlünün istediği yönde mi gelişiyor?

Verilen karar ve hükümlerde, belirlenen istikamette, insan ve eşya ilişkilerinde “iyilik” ve “güzellik” yani “iyi” ve “güzel” olan aranmıyorsa, ölçü bozulmuş demektir.

Ölçünün bozuk olduğu yerde her şey bozulur. Huzur bozulur, güven bozulur, düzen bozulur…

Bozuk olan düzende de iyilere yer olmaz.

Ya da iyiler bozuk düzende barınamaz.

Güzeli ve iyiyi kaybetmiş bir toplumdan da geriye bir şey kalmaz.

Allah iyilerin, iyi insanların sayısını çoğaltsın ve evvela bunların kıymetini bilmek için de o topluma akıl fikir versin.