Ortaokul yıllarında Besni’ye uzun süren etkili bir kar yağmıştı. Okuldan eve dönerken, hapishanenin ön tarafında kaymak için uygun bir yokuş vardı. Dört beş arkadaş altımıza naylonları alarak, güle oynaya kayıyorduk. Kimse umurunuzda değildi! Çocukluk ruhunun özgürlüğe ilk adımı belki de  o anda kimseye aldırmadan, istediğimiz gibi kayarak özgürlüğe uçmamızdı! Derken nerden geldiğini çözemediğimiz öfke dolu bir haykırış duyduk! DEFOLUN! 

Sesin geldiği tarafa bakınca, bir mahkumdan geldiğini anladık! Hapis olmanın verdiği öfkeyi üzerimize boca ederken, belki de kısa süreliğine de olsa dışarıya hükmetmenin tadına varacaktı! Biz ise onun dışarıya çıkamayacağını kesin olarak test ettikten sonra, belki biraz korkarak “Hiç bir yere gitmiyoruz, sıkıysa gelde kov” dedik! Mahkum  öfkesinden ne yapacağını bilmez halde, küfürler savuruyor biz ise nanik yaparak dil çıkarıp, kahkaha üstüne kahkaha atıp, koşup eğleniyorduk! Uzunca eğlendikten sonra, o buz gibi havada terleyip, arkadaşlarımızın evine koştuk! Gülmeye devam ediyorduk. Hapishane tarafından da küfürler karla karışık yağıyordu! 


Hayatın hep anılarımızın tekrarı olacağını zamanla öğrendik. Kişisel özgürlüklerin, bu gün geçmişinde kötü izler bırakan travmalar nedeniyle, çevreye topluma karşı öfke kusan insanlarca  kelepçelenmesine şahit olduğumuz bir çok alan mevcut!  Aldığı eğitim, geçirdiği ekonomik sıkıntı yada buna benzer sorunların kaynağı nedeniyle, bir çok kişi kendi hayatına sınırlamalar getirerek, özgürlüğünün kanatlarını başkalarının insafına terk etmiş durumda! İçinde bulunduğu karanlık mahallelerine zorla da olsa birilerini kendine komşu etmenin hezeyanıyla öfkesini kusup, herkesi özgürlük anlamında sıkboğaz eden kutuplaşma faydacıları, farklı düşünüp yaşayan herkese, hayatı zorlaştırma gayreti içinde! Kafasındaki akvaryuma göre, sadece “TEK TİP” bir prototipin yaşamasına izin veren, kendisi haricinde kimseye özgürlük alanı açmayan, yetiştiği yada içinde bulunduğu fikrin direktiflerine göre konum alan, günümüz siyasal hayat düzenleyicileri; din, etnisite ve kültürel farklılıklara  kendi etrafına ördüğü dört duvar arasından, kimseye yaşam hakkı tanımayıp, herkese “Hadi ordan” demeyi marifet haline getirmiştir. Tüm dünyasını bir çembere hapseden, herkesi o çembere kilitleme niyetiyle tüm düşüncelerinin etrafına çember çizen, bu sosyal  katmanlardan damlayan kuşağa dur demek mecburidir! 

Anayasal hakların, daha doğrusu temel hak ve özgürlüklerin  anayasayla korunduğu halde, yürütme erkinin insanları kendine benzetmek için “kendi koşullarını” üstünlük makyajıyla sunup, insanları kendi tercihleri için güdümlü, düşünceden yoksun bireylere dönüştürme çabaları, son dönemde alışkanlık haline gelmiş durumda! Kanunların zayıflarla güçlüleri eşitlediği sistemlere ihtiyaç varken, bu gün geldiğimiz hazin sonda, ülkenin tüm enerjisini farklı mozaiklerin üzerine harç dökmeye çabalaması acı bir gerçek! Bireyleri kafalarındaki akvaryuma göre yeniden formatlamak isteyen, içinde bulunduğu eksikleri herkese bir şekilde yaşatmak isteyen, gücün verdiği şımarıklıkla geçmişini aklatanların olduğu şu dönemde, herkesi bir şekilde yaftalayıp, mozaikten “başka düşünenin” rengini sökenlerin cesareti taktire şayan!

Eğitim, ekonomi, sağlık daha doğrusu ortak yaşam alanlarını planlayanların olduğu her tarafa bir şekilde dahil olan  ve genel hayatın işleyişini  engelleyen bu imtiyazlı vasıfsızlar-siyasi umursamazlar yüzünden, kabuğuna çekilip, kaderci anlayışların esaretinde, özgürlüğünden taviz verenler, bu gün bu “özgürlükler düşmanı” cenaha cesaret vermiştir. Küçük odalarından, küçük pencerelerden özgürlük tasarımcıların işlemelerini öfke ile yerle bir etmek isteyen karanlık sokak müdavimleri, tüm cehaletleriyle hayatın tüm katmanlarına hükmetme hezeyanları, düşünen sorgulayan ve özgürlüğü şiar edinen kesimleri sindirmiş, korku iklimi yaratılarak insanların talep eden yanlarına ağır travmalar yaşatılmıştır. Özgürlük bahçesinden silah ve öfke sesleriyle hayatın tüm canlılığı ortadan kaldırılmış, kutsallar sömürülerek cehaletin sesi kar üstünde kontrolsüzce kaydırılmış, önüne gelen ne varsa sel gibi alıp götürülmüştür. Herkesin özgürlükler bahçesinden “DEFOLUN” diye haykıranlara “BURDAYIM”  deme cesareti göstermesi şu süreçte sorumluluktur. Hayatı giderek zorlaştıran, bir çember içinde yaşayan, bu 
”O KUŞAĞI”nın diğer tüm kuşakların önünde engel olması sorunu, sosyal hayatın tüm düşünen katmanları bir araya gelerek gidermeli, onlara yeni ufuklar açmalıdır. 
 
Nihayetinde hayatın tüm aksak yönlerinin bu kuşak yüzünden olduğu, kafasını çemberle birlikte kuma gömenlerin bilgi çağında günümüz kuşaklarına hayatı zorlaştırması cesareti verilmemelidir. “O KUŞAĞI”  Türkiye için büyük tehlikedir.

DİPNOT:
Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşıya geçip rastladığı ilk görevliye sormuş : 
-Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba? 
Görevli şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek : 
-İşte şurada, demiş. 
-Kime yutturuyorsun yahu… daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!.

Seçimlerinizi  kimsenin insafına terk etmeyin!