Kabuk bağlamış yaralarımı sürekli kaşımanın ne anlamı var.

Eline ne geçti sanki,.

Otur oturduğun yerde.

Ne kadar da uğraşmıştım, kabuk bağlasınlar diye.

Nedir bu şimdi!

Benimle ne alıp veremediğin var.

Söyler misin?

***

Ben beni geçtim de, sen beni neden geçmedin.

Karşında bu kadar mı çok yüksek görünüyorum.

Vay be!!

***

Bir an baktım, karşıdan geçtin,

Söyler misin, benden mi kaçtın?

Ben, benle kendimden kaçarken…

Söyle şimdi, neydi, bu böyle?

***

Akla gelmedik bir an da, çekip gidiyorlar.

Bırakıyorlar öylece bizleri, ulu orta yerde.

Aslında hep gittiler,

Hep gidiyorlar.

Hep gidecekler.

Buna inanmışız ve biat etmişiz.

Ne bileyim işte!

Yine de insan bir tuhaf oluyor.

Allah beterinden korusun.

***

Kimi insan mutlu olmak ve mutluluğu yakalamak amacıyla, belki binlerce kilometre uzaklara yol alır.

Evet, belki insan yorgun, argın belki bıkkınlık içerisinde mutlu olacağı bir yerler ve bir şeyler arar.

Bir rüzgârın tınısı, bir şarkının, türkünün müziği, mırıltısı, bir ağacın yeşili, bir suyun berraklığı ve sesi, muhteşem bir manzaranın huzur veren o seyri, bir sevdiğinle olan sohbeti, bir dostun ziyareti…

Sevmek, düşünmek, hissetmek ve mutlu olabilmek için, illa uzaklara gitmeye gerek yok.

Yeter ki elimizin altındakileri, sahip olduklarımızı ve çevremizdekileri görelim.

Onlar bize yetecektir ve artacaktır, uzakta aramaya gerek yok.

***

“Gözler yalan söylemez!” derlerdi, inanırdım hep.

Oysa yanılmama sebep olan, hep o gözlerin oldu.

Demek ki bütün gözler de bir değil.

Şeytan ve şeytanî gözler da varmış.

Kerim BAYDAK

[email protected]