Temel, Fransa’ya gider ve eşi Fadime’ ye:

-Hadi bir de müzeye gidelim, der. Birlikte tarihi bir müzeye giderler.

Müzede dolaşırken yorulurlar ve Temel bir koltuğa oturur.

Çok geçmeden bir görevli gelir:

-Bu, 14. Lui’ nin koltuğu. Buraya oturamazsınız.

Temel, hiç istifini bozmadan:

-Zararı yok amca, o gelince ben kalkarım.

Ne güzel! Verdiği yanıta bayıldım Temel’ in. Neden derseniz?.. Elbette bir sürü nedeni var temas ettiğim. Fakat içlerinden birini seçersem, aşağılık kompleksimden çektiğim sıkıntılardan yılmış olmam. Temel gibi rahat olmanın konforuna sahip olmak istedim bir an. İstedim işte! İrdeleyip bu konforun içine etmek istemiyorum şu an.

Öyle gerginim ki son zamanlarda… İnanın sabahları dişlerim kenetlenmiş biçimde kalkıyorum. Fiziksel bir rahatsızlık olup olmadığını araştırıyorum yaptığım ayak işleriyle. Bunların dışında bir de  psikiyatris ve psikologla da görüşme sağladım. İlaç önerdiler, fakat ben kullanmak istemedim. Yaşamı yaşamın koşullarında yaşamak adına, zihin ve ruh hali değiştirici bir madde kullanmak istemiyorum. Yalnızca bugün için elimden gelenin en iyisini yaparak, kendimi rahatlatmanın yollarına önem veriyorum. Bunlardan biri de sizlerle paylaşmak. Yazarak paylaşmak iyi geliyor bana. İyi ki varsınız.