Ne Dersiniz, Haksız Mıyım?

Yaş kemale erdiğinde, vardığımız noktada, mutlak sona yaklaştığımızda anlarız eskittiklerimizi.

Bazı yaşananlar, bize dünmüş gibi gelse de aslında o kadar uzun zaman geçmiştir ki aradan.

Şöyle dönüp arkaya baktığımızda, her şey anılarda tozlanmıştır.

Düşünürüz, hüzünleniriz, duygusallaşırız, gözlerimiz buğulanır.

Çoğu zaman, birçok yerde konuşurken, “Eskiler bir başkaydı” diye başlarız hep cümlelerimize, derinden “ah”lar çeker dururuz.

Hani haksız da değiliz/değiller yani!

Bazıları “yaşlılık,” bazıları “eskiye özlem” derler.

Artık ne derlerse desinler, ama gerçek olan budur.

***

Aslında şu an da, her şey o kadar hızlı ve değişen o kadar çok şey oluyor ki; hayatımızda geçmişe özlem duymamak elde değil.

Mesela, yakın bir zamana kadar televizyon kanallarımızdan sadece TRT 1 vardı.

Çeşitli çizgi filmlerimiz vardı.

Uçan Kaz, He-Man, Şeker Kız Kenndiy...

Çocukça ruh halimizle bunları izlemek için önce haberleri mecburen dinlerdik.

Daha sonra işitme engellileri haberlerini izlerdik. (Bazen diyorum, acaba o zamanlar işitme engellilere daha mı çok önem veriliyordu?)

***

Eskiden pantolonlarımız lastikliydi.

Şalvara benzerdi.

Ayakkabılarımız Zile lâstiklerdi.

Haa!! Unutmadan kumanda daha icat edilmemişti.

Televizyonumuzun kumandası evin en küçüğüydü.

Yani bizlerdik.

Yine de mırın kırın etmezdik.

Mızmızlanmazdık, bir şeylere yaramış olmak, bilakis hoşumuza giderdi,

***

Eskiden çat kapı gelen misafirlerimiz olurdu.

Şimdilerde ki gibi misafir kabul etmemek için, bin bir takla atılmaz, birçok yalana başvurulmazdı.

Tabi daha çok televizyon seyretmeye gelirlerdi.

Her yerde, herkesin evinde yoktu.

Onlarla beraber çaylar içilir, çerezler yenirdi.

Ne kadar da tatlı bir ortam oluşurdu.

“Komşuda pişen, bize de düşer!” hesabı, herkes yapılanlardan faydalanırdı.

Mesela, mahallede birinin bisikleti varsa,, hepimizin varmış gibi binerdik.

Kerim BAYDAK

[email protected]