Kuran'da Allah’la yarattığı insanlar arasında aracıya kişi ya da kuruma yer verilmiyor.
Ancak Peygamber ve 4 halife sonra, Kuran bir kenara itildi. Üretilmiş din kurumları (tarikatlar) ortaya çıktı.
Kuran dışı üretilmiş din kurumu olan tarikatlar:

Değişmezlik üzerine işleyen,

Eğitime, bilime, yenilik ve değişime kapalı olan,

Tarikat üyeleri, bağımlılık kültürü ve öğretilmiş ezberlerle hareket eden,

Tarikat şeyhinin söylediklerinin ve yaptıklarının doğruluğunu ve yanlışlığını sorgulamadan kabul eden ve onaylayan yapılardır.

Kuran dışı üretilmiş din kurumu tarikatlar, kendilerine göre bir din kuralı ürettiler.

Süreç içinde her tarikat, birer güç ve çıkar kurumlarına dönüştüler. Her tarikat kendi egemenlik alanını oluşturdu.

Egemenliklerini ilan ettikleri bölgelerde yaşan Müslümanları, Allah’la ve dinle aldatmaya ve sömürmeye başladılar.

Süreç içinde, Müslüman ülkelerde tarikatlar arasında egemenlik alanı, güç ve çıkar çatışması başladı. Halk, tarikatlar arası egemenlik, güç ve çıkar çatışmasının aracı oldular.

Bugün dünya da 57 İslam ülkesi var.

  1. İslam ülkesinin 57’side, üretilmiş din kurumları tarikatlar tarafından yönetilmektedir. 57 Müslüman ülkenin 57’side da tarikatlar arasında egemenlik, güç ve çıkar çatışması yaşanmaktadır.

Tarikatların egemenliğinde Müslüman ülkelerde, eğitim, bilim ve teknolojide gelişemedi. Müslüman ülkeler, eğitim, bilim ve teknolojide gelişmiş olan ülkelerin, siyasi nüfuzları ve ekonomik sömürüsü altında yaşamak zorunda kaldılar.

57 İslam ülkesinin hiçbirisinde toplumsal barış ve huzur yoktur.

57 İslam ülkesinin 57’si de geri kalmış ülkelerdir.

Koca Cihan imparatorluğu Osmanlı Devleti İflas Ediyor

Koca Cihan İmparatorluğu Osmanlı Devleti, toplumsal ve kültürel yaşama egemen olan tarikatların yüzünden, eğitim ve bilimde gelişemedi.

1600’lü yıllardan başlayarak, eğitim, bilim ve teknolojide gelişmiş olan Fransa, İngiltere ve İtalya’dan borç alarak yaşamam zorunda kaldı. Süreç içinde borç miktarı arttı. Borçlarını ödemekte zorlanan Osmanlı Devleti, borç aldığı ülkelerle, bu ülkelere ekonomik ayrıcalıklar tanıyan özel anlaşmalar (kapitülasyon, Duyun-u Umumiye) yapmak zorunda kaldı. Özel ticari anlaşmalar yaptığı bu ülkelerin siyasi nüfuzları ve ekonomik sömürüsü altında girdi.

Süreç içinde borç miktarı artarak devam etti. Borçlarını ödemedi, iflas etti ve çöktü. Siyasi nüfuz ve ekonomik sömürüsü altında yaşadığı Fransa, İngiltere, İtalya ve onların güdümünde hareket eden Yunanistan tarafından işgal edildi.

Atatürk’ün Dahiliği, Uzağı Gören Liderliği

Büyük bir dahi uzağı gören büyük bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk, kafasında kurtuluş projesi ile Anadolu’ya geçti. Halkı kurtuluşa inandırdı ve örgütledi.

Atatürk’ün baş komutanlığında büyük bir Kurtuluş Savaşı verildi. İşgal güçleri Anadolu’dan atıldı.

Osmanlı Devleti’nin değişmezlik üzerine işleyen, eğitim, bilim, yeniliğe ve değişime kapalı olan, yönetim anlayışına son verdi.

Halk egemenliğine ve yurttaşlık esasına dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Cumhuriyet’i, aklın ve bilimin öngörüsünde örgütledi.

Toplumsal, siyasal ve kültürel yaşamda, aklın ve bilim rehber alınmasını sağladı.

Din ve devlet işlerini birbirinden ayrıldı.

Kuran’ı Türkçeye çevrildi.

Müslüman halkın Kuranı kendi dillerinde okumaları ve anlamaları,

İnançlarını Kuran’a göre yaşamaları,

İbadetlerini Kuran’a göre yapmaları sağlandı.

Osmanlı İmparatorluğu’nda toplumsal ekonomik ve kültürel yaşama egemen olan, Osmanlı Devleti’nin geri kalmasına ve çöküşüne neden, Kuran dışı üretilmiş din kurumları tarikatları,

Tarikatların egemenlik, çıkar ve güç alanları tekke ve zaviyeleri, kapattı.

1938 yılına gelindiğinde:

Türkiye Cumhuriyeti dünyada, saygı duyulan sözüne itibar edilen, örnek alınan ve örnek gösterilen bir ülke oldu. Dünyanın çağdaş ve medeni ülkeleri arasında onurlu ve saygın yerini aldı.

Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, örnek alınan ve örnek gösterilen bir oldu.

Kuran Dışı Üretilmiş Din Kurumları Tarikatların Önünü Yeniden açılıyor

Kasım 1945’te çok partili yaşama geçildi. İktidarı kaybetme korkusu içine giren Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, Tarikat üyesi CHP milletvekillerinin de yönlendirmesiyle tarikatların önleri yeniden açılmasını sağladı. Tarikatlara yaşam ve örgütlenme fırsatları sunuldu. Tarikatlar, hızla örgütlenmeye, egemenlik, çıkar ve güç alanları oluşturmaya başladılar. Süreç içinde siyasi partilere nüfuz ettiler. Siyasi partilere hakim oldular.

Siyasi partiler, eğitime, bilime, yenilik ve değişime kapalı değişmezlik üzerine işlemeye başladılar.

Genel başkanın tek başına aldığı kararlarla yönetilmeye başladılar.

Atatürk'ün kurduğu CHP başta olmak üzere partilerin üyeleri, tarikatlarda olduğu gibi bağımlılık kültürü ve öğretilmiş ezberlerle hareket etmeye, genel başkanın söylediklerinin ve yaptıklarının doğruluğunu ve yanlışlığını sorgulamadan onaylamaya başladılar.

Siyasi partilerde, genel başkan değişimi tarikatlar olduğu gibi ancak genel başkanın kendi isteği ile genel başkanlıktan ayrılması ya da ölümü ile mümkün olabildi.

Türkiye, diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi, Kuran dışı üretilmiş din kurumları tarikatların egemenlik, güç ve çıkar çatışmalarının yaşandığı bir ülke oldu.

Türkiye’de eğitim ve bilim gelişemedi.

Türkiye’nin barış ve huzuru bozuldu.

Türkiye’nin ve Müslüman Ülkelerinin Kurtuluşu

Kuran dışı üretilmiş din kurumları tarikatlar arasında yaşanan egemenlik, güç ve çıkar savaşları, İslam ülkeleri halklarına zarar vermekle, İslam ülkelerinin huzur ve düzenlerini bozmakla kalmadılar. Dünyanın huzur ve düzenini de bozdular.

Müslüman ülkelerinde eğitim, bilim ve teknolojinin gelişebilmesi, Müslüman ülkelerin, huzur ve barışa kavuşabilmeleri için:

Bu ülkelerin, Kuran'a göre yaşamaları,

Bu ülkelerde din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması,

Kuran dışı üretilmiş din kurumları tarikatların, Müslüman ülkelerdeki egemenliklerine son verilmesi gerekmektedir.

Türkiye ve diğer Müslüman ülkeler ancak o zaman huzur ve barışa kavuşabilirler.

Ancak o zaman Müslüman, ülkelerde eğitim, bilim ve teknoloji gelişir.

Müslüman ülkeleri, eğitim, bilim ve teknolojide gelişmiş olan ülkelerin siyasi nüfuzları ve ekonomik sömürüsü altında yaşamaktan kurtulurlar.

Huzur ve barışa kavuşurlar.