Yaklaşık olarak son iki yüz yıldan bu yana bir örgütlenme biçimi şeklinde ortaya çıkan “millet” kavramı, bireyden ve insan hayatından daha önemli bir sosyal birim haline gelmiştir. Bununla beraber bu kavram bölgesel ve uluslararası birçok çelişkiye sebebiyet vermiş ve dünya siyasetinin şekillenmesine damga vurmuş, ulus-devlet mekanizmasının ortaya çıkışını tetiklemiştir.[1]

Şunu da belirtmek gerekir ki antik çağdan itibaren milliyetçilik, tarihin değişik döneminde farklı şekillerde ortaya çıkabilmiştir. Çünkü o dönemlerde insanlar, aidiyet sayesinde ancak kendilerini başkalarından koruma yollarına başvurabilmekteydiler. Bu nedenle de her insan mensubu olduğu toplumu merkeze alarak üstün olduklarına inanır ve iddia ederlerdi. Böyle olunca da kavimler ve kabileler arasında savaşmalar eksik olmazdı.

İnsanlık tarihi kadar eski olan milliyetçilik, ideolojik olarak 18. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış, 19. yüzyılda zirveye ulaşmıştır. Bu ideolojinin amacı, bağlı bulunduğu, kültürel ve siyasal sınırlarını belirleyerek milli bir devlet ile garanti altına almaktır. Yani milliyetçilerin politik bir hedefi de bir ulus-devlet inşa etmektir.[2]

Milliyetçilik Irkçılık Mıdır?

Irkçı örgütler milliyetçilik ile ırkçılığın farklı kavramlar olduğunu ileri sürerek, ırkçı oldukları yönündeki iddiaları reddederler ve milliyetçi olduklarını ileri sürerler. Oysa ırkçılık ile milliyetçiliğin birbirine çok uzak durdukları hiçbir dönem olmamıştır. Fransız Filozof Étienne Balibar’a göre ırkçılığın tek nedeni milliyetçilik olmasa dahi, onun ortaya çıkmasında belirleyici olmuştur. Milliyetçilikten her zaman ve her yerde ırkçılık çıkmıştır. Aynı şekilde milliyetçilik de ırkçılıktan çıkmaktadır. Resmi milliyetçilikler de ırkçı oldukları için, milliyetçilik ulusların yeni ideolojileri olmuştur.[3]

Balibar’a göre Irkçılık milliyetçiliğe bir ektir ve milliyetçiliğe oranla daha aşırıdır. Milliyetçiliğin inşası sürecinde ırkçılığa her zaman ihtiyaç duyulur. Ama bu inşa sürecinin tamamlanmasında ırkçılık her zaman yetersiz kalmıştır.[4]

Milliyetçilik kelimesi Kur'anî bir kavram olan ‘millet’ kelimesinden türetilmiştir. Kur'an'da ‘millet’ kelimesi on altı yerde geçmekte ve hepsi de ‘din’ anlamında kullanılmaktadır.[5] Bundan dolayı tüm kelam, fıkıh ve akaid kitaplarında millet kelimesi "din" anlamında kullanılmıştır.[6]

Günümüzde ise “milliyetçilik” kavramı “millet” kavramının asli kullanımıyla değil, Batı’dan alınan “nation” kavramının karşılığı olarak kullanılan bir kavramdır.

Her kavmin milliyetçilik adı altında kendine yakıştırdığı üstün meziyetlerle oluşturulan tarihi düşmanlıklar ırkçı hareketlere zemin hazırlamıştır. Irkçılıkla ideolojik milliyetçiliği birleştiren devletlerin maceralara sürüklenmesi kaçınılmazdır. Nitekim Türk milliyetçiliği ırkçılıkla birleşince Kürtçülüğü ve Kürt milliyetçiliğini doğurmuştur. Kürt milliyetçiliği de ideolojik bir çehreye bürününce de PKK gibi illegal ve silahlı örgütler doğmuş, ülkenin başına bela olmuştur. Hitler Almanya’sı da bu durumun en iyi örneklerinden sayılabilir.

Emperyalist bazı devletler amaçlarına ulaşmak için milliyetçilikten faydalanmışlardır. Osmanlı devletinin parçalanmasının en büyük sebebi emperyalistlerin Osmanlı tebaası içinde milliyetçilik fikirlerini ideoloji haline getirmelerinden başka bir şey değildir.

(Devam Edecek)

 

[1] Abdulkerim Bingöl, Kur’an’ın Milliyetçiliğe Yaklaşımı, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 2017, Cilt 5, Sayı 3.

[2] A. Bingöl, a.g.m.

[3] Abdulvahap Akıncı, Oğuz Yavuzyılmaz, TurkishStudies.14338 ISSN: 1308-2140, Skopje/Macedonıa

[4] a.g.e.

[5] Bakara,2/130

[6] Bünyamin Duran, ‘Irkçılık, Ulusçuluk, Milliyetçilik ve Müslümanca Tavır’, Köprü Dergisi, 52.sayı, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1995