Her şey Vizontele filmindeki gibiydi. Şehirin itfaiye aracı yazın toz kalkmasın diye caddeleri aracın önünde sağ ve solda bulunan vanalardan fışkıran su ile sular, çocuklar bunu bir eğlenceye dönüştürüp o suyun üstünden atlar veya  serinlemek amacıyla ıslanırdı.

Yeni yapılmış belediye sinemasının yanındaki dar ve uzun beton yol üzerinde bilyeli tekerlekli tahta arabalar, sıcağın tüm kavuruculuğuna rağmen sürülürde sürülürdü.

Adıyaman’ın eski toprak evlerinin tahta kapıları çinko ile kaplanır ve bu kaplamaya çiviler öyle ahenkli çakılır ve süslenirdi. İşte bir bilyeli tekerlekli araba yüzünden amca oğlu Erdal Yardımcı ile kavgamızı ve kafamın o çivilerden birisine gelip kanamasını hiç unutmam.

Çocukluğumun tatlı bir anısıdır hafızamda.

Belki bugün birçok yeni neslin bugün bilmediği bir de “tıkır” vardı.

Adıyaman çocuklarının yazın ayağından çıkarmadığı, bildiğiniz lastik ayakkabı.

İstanbul’dan yazın geldiğimizde, annemin aldığı beyaz tıkır lastik ayakkabı beni ne kadar mutlu etmişti.

Adıyaman çok gelişmiş bir yer değildi ama o kentin insanları sanki daha çok mutluydular.

Bugün AVM’si var diye sevinen hemşehrilerimiz olabilir ama inanın ki! O AVM size mutluluk değil, gelişmişlik değil sadece daha da huzursuz ve mutsuz bir kent armağan eder.

Eğer AVM’ler ile bir yere varılsa idi bugün İstanbul başka bir yer olurdu.

Neyse biz burada yazma sebebimiz futbola dönelim çocukluğumuzdan bağlantı yaparak.

2017-2018 futbol sezonu bitti ve Galatasaray Şampiyon oldu tabii ki tebriği hak ettiler.

İki başkan, iki teknik direktör ve takımın büyük bir bölümündeki transferlerle yapılan değişikliklere her şeyden öte “kaf dağı” büyüklüğündeki “gulyabani” gibi bekleyen, her geçen zaman itibariyle artan borçlarına, satılan mal varlıklarıyla başka bir bilinmeze doğru giderken ki yani krizin tam göbeğinde iken bu şartlarda şampiyon olmak  temelinde “büyük kulüp” olabilme özelliğidir.

Bu işi yapanlar büyük kulüp diğerleri kusura bakmasın  kendi çevresinde dönen ve dünya turu attığını zanneden çapı kadar kulüptür.

Futbolumuzun asırlık çınarları Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe neden büyük kulüp diye adlandırılıyor diye düşünenler var ise bu zor şartlar altından kalkabilme özelliklerine baksınlar.

Futbolumuzun köklü kalkınabilmesi için her kulübün yapması gereken çok şey var yoksa makuz talihine yenilmekten geri kalamaz tıpkı Adıyaman gibi.

Neden çevresindeki iller gelişirken, sanayide ve diğer alanlarda Adıyaman sadece toprak evlerin yerini alan taş binalarla geliştiğini zanneder?

Hayat fena halde futbola benzer sözünü duymuşsunuzdur.

Adıyaman makuz talihini yenemeyen bir kent tıpkı artan borcuna rağmen sürekli başarıyı elde edememiş futbolumuz gibi.

Sizce artık gelip geçici başarılarla değil, daha kalıcı başarılarla sevinsek, mutluluğu paylaşsak, elde ettiğimiz başarılar birbirimize olan kıskançlığı değil başarı çıtasını daha üste koyacak azmi ateşlese.

Beşiktaş iki sene üst üstte aldığı başarıyı elde etmek için zor süreçten geçti, aynı maddi sıkıntıları tüm kulüpler çekiyor bu sezon Galatasaray Beşiktaş’ın başarısından etkilenip daha akılcı hareket etti, takım kurgusunu hazırladı, doğru teknik adamı buldu, maddi sıkıntıları atlatmak için yapılması gerekeni yaptı.

Peki bunlar yeterli mi? tüm kulüplerin borcu göz önüne alındığında yetmez uzun soluklu acı reçete uygulamaktan başka çare yok.

Kalıcı başarılar için bu şart, gelişmek için bu şart.

Saygılarımla