Hiç tadımız tuzumuz yok gibi nedensiz ve isteksiz, bir yanımız soğuk buz gibi bir yanımız sımsıkı ve sıcacık, boşlukta gibiyizdir, günün iki vakti biri sabahları uyanınca, diğeri akşamları uyuyunca, hani vicdanın ve içinin sızladığı zamanlar düşünene ve düşünebilene ait “o” anlar vardır ya işte “o” vakit, kimsin be neyin peşindesin, sana ne, kime ne, “o” onu demiş, yok “bu” bunu demişmiş, başlarız beyin seremonisine ve zühul hallerine, emrolunduğu gibi dosdoğru olman gerekmez mi, gerekmez dersen şüphen olmasın hatırlatırlar elbet inandığın dünyanda…!!!
Bir ağacın filiz verip, yaprağa dönüşmesi, sonrasında solması ve rüzgara yenik düşüp savrulduğunu bilmez misin, gece ve gündüzü, insanın dayanacağı kadar soğuğu ve sıcağı, doğanın kendini yenilemesi, tesadüf olabilir mi? Kimdir bu düzenin sahibi, nerden gelip nereye gideceğin belli, gücün belli, sınırları da gücün ve kudretin tek sahibi “Yüce Yaradan Cenabı Allah” değil midir…?
Üstün olan yüce Yaradandır.
Öyleyse nedir seni bir diğerinden farklı kılan, sevgiyi hak etmeyene veririz, hak edeni bu duygudan mahrum kılarız, hele kuşkular, şüpheler, acabalar, beyin muhasebeye tutuştu mu çık çıkabilirsen, hepimiz insanız dilimiz, rengimiz, tenimiz, farklılıklarımız, farkındalıklarımız, örf ve adetlerimiz, yani hepimiz aynı mozaiğin parçası değil miyiz…?
İnsanın özü birbirine dikkat etmek, sevip sevmek sarmalamak değil midir. İnsan olmak yaratılanın en üstünü zeki varlık olmak ise, gözden kaçırdığımız bazı şeyler var demektir. İnsan oğlu neden tek olsun ki...?
Bazı insanların yönetici, üst bir konumu var, ancak bunun da birlikten geldiğini ve yalnızca iş bölümünün bir parçası olduğunu unutmamak gerekir, insan olmak hayatın bu tarafını idame ettirmektir. Diğer parçalardan yüksek bir konumu değil, ancak bir yöneticinin idari vasıfları söz konusu olabilir, lakin bu yönün seni bir diğerinden üstün kılmaz…?
Tevazu, alçak gönüllülük bütün insanların, dinlerin, bütün ahlaki sistemlerin ödüllendirdiği davranışların temelini oluşturur…!!!
Bir atı güçlü ve çevik ve hızlı olduğu için överiz, kuşamıyla değil, bir tazı koşmasıyla övülür, tasmasıyla değil, bir kuşu kanadıyla överiz püskülleri ve çıngıraklarıyla değil, nitekim bir insanı da kendi değeriyle ölçmeli giyimi, kuşamı, makam ve mevkiiyle değil, insanı değerli kılan, geliştiren, yetiştiren ve yükseltip ve yücelten budur. Her insanın özünde bu gizli gücün bulunmasına karşın bazıları bunun bilincinde olmadıklarından henüz gelişmemişlerdir, bu durumun devamı halkın o bildik mısralarını akla getirir, “eşeğe altın semerde taksan eşek yine eşektir…!!!
Kibir ve büyüklenme, bir insana en çok zulüm ve sıkıntı yaşatan kötülüklerdendir. Öyle ki bu durum tutum, davranış, yürüyüşüne hatta selam durmamaya tenezzüliyetsizliğine yansır, sen ne isen gölgende odur,,,!!! tevazu sahibi olan kişiler ise tam aksine, insana huzur ve rahatlık getirir. Kibirli bir insan her şeyden önce tüm özelliklerinin kendine ait olduğunu sanır, üstünlük, makam ve mevkiinin gelip geçici olduğunu bilip, insanlığını vicdanını, nerden geldiğini, nereye gideceğini bilen, benliğini, kişiliğini kaybetmeyen ve alçak gönüllü olabilenindir…!!!
Bir sonraki yazımda görüşmek ümidi ile sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum…