Siyaset hiç bu seçimlerdeki kadar ucuzlamamıştı. Ülke genelinde bakıyorum, adaylık verilmeyen kişiler anında A partisinden ayrılıp B partisine, B partisinden ayrılıp C partisine geçiyor. Adaylık beklentileri yerine gelmeyince hemen halkın iradesine saygısızlıktan bahsediyor. Eğer kendisine adaylık verilmiş olsa emeğe saygı olacak, halkın iradesi tecelli etmiş olacak. Sanki adaylık ya da koltuk babasından miras kalmış.

Bir bakıyorsun, dün birbirine küfreden bugün yan yana gelmiş, dün omuz omuza olan birbirine küfreder olmuş.

Kimi zaman gerçekten haksızlık olmuyor mu! Elbette oluyor.

Parti içi ve dışı çekişmelerini insanların, aslında birbirlerinin etine aş ererken yan yana durup birlik mesajları vermeleri bana komik geliyor.

Şimdi size tam da bu günlere uygun bir hikaye anlatacağım………

İlk ne zaman duydum, kimden duydum hatırlamıyorum ama her zaman hoşuma giden bir hikayedir bu onu sizlerle paylaşayım dedim.

Çiftçilikle uğraşan yaşlı ve yoksul bir adam varmış. Eşi, oğlu ve kendisi küçük bir evde yaşar, tarlasını ekip biçermiş. Tarlasının ortasında bir kuyu varmış. Hikaye bu ya kuyuda da bir yılan yaşarmış.gel zaman, git zaman derken kuyudaki yılanla ihtiyar adam arkadaş olmuşlar.ihtiyarın haline üzülen yılan kuyudan günlük bir altın çıkararak yaşlı çiftçinin geçimini sağlamasına yardımcı olmuş. Uzun yıllar bu böyle devam etmiş. Yaşlı adam her gün kuyunun başına gelir yılanın verdiği bir altınla geçimini sağlarmış.

Günlerden bir gün yaşlı adam hastalanmış, yataktan çıkamaz olmuş. Yılanın verdiği altını da alamadığından yine geçim sıkıntısına düşmüşler.

Bunun üzerine çiftçi oğlunu çağırarak durumu izah etmiş.Evladım tarlanın ortasındaki kuyuda bir yılan dostum var o bana her gün bir altın verirdi, bende ihtiyaçlarımızı görürdüm. Artık sen git ve yılana benim hasta olduğumu eğer mümkünse günlük bir altını bundan böyle sana vermesini istediğimi söyle.

Çocuğa pek inandırıcı gelmemiş ama yinede kuyunun başına gitmiş ve yılana seslenmiş. Gerçektende yılan bir altın getirip çocuğa vermiş. Bir gün, üç gün, beş gün böyle devam ederken, çocuğu hırs bürümüş, şeytana uymuş ve demiş ki: demek ki bu kuyuda çok altın var ben neden her gün yılanın getirdiği bir altınla yetineyim yılanı öldürüp altınların hepsini alırım diyerek plan yapmış. Arkasına sakladığı taşı kuyudan ağzında bir altınla çıkan yılana savurmuş. Taş yılanın kuyruğuna isabet etmiş ve can havliyle saldırıp çocuğu ısırarak öldürmüş.

Çiftçi elbette çok üzülmüş ama elinden gelen bir şeyde yokmuş.iyileşip ayağa kalktığında yoksulluğunda verdiği çaresizlikle yine kuyuya gitmiş ve yılana eski anlaşmalarının devam etmesini istemiş. Bunun üzerine yılan arkadaşlıklarının ve dayanışmalarının artık eskide kaldığını söyleyerek, bende bu kuyruk acısı sende evlat acısı olduğu müddetçe bu dostluk yürümez, herkes kendi yoluna demiş.

Bu hikayeyi aynı başlıkla ilk 2009 yılında yazmıştım, aynı başlıkla 2019 yılında yeniden yazmış oluyorum. Yorumu da size bırakıyorum………

ASIM ÖCAL

10.2.2019