Geçtiğimiz günlerde okuduğum bilimsel bir makalede gözüme çarptı ve çok da beğendim. Faşizmin ne olduğunu az çok bilirdik ama kurumsal faşizmin ne olduğunu hem bu makaleyi okuduktan hem de biraz açık kaynaklardan araştırınca tam da bizim ülkemize uygun olduğunu tespit ettim. Nasıl mı? Sorusuna cevap vermeden önce faşizmin ne olduğunu bilmekte yarar var.

Faşizm, ilk olarak İtalya'da Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir.

Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, faşizm birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur.

Hitler'in nasyonal sosyalizmi ve Franko'nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir.

İtalya’da, Musolini’nin önderliğinde 1919’da başlayan, adını 1922–1943 yılları arasında iktidarda bulunan partiden alan, sendikalara, meslek kuruluşlarına dayanan, devlet sınırlarını genişletme amacını güden, tüm yetkilerin tek partinin ve tek kişinin elinde toplandığı düzen demektir faşizm.

Faşizm aynı zamanda demokratik düzen yerine aşırı, çarpıtılmış bir ulusçuluğa dayanan bir baskı düzeni kurmayı amaçlayan öğreti demektir.

Faşizmde lider sultası vardır ve ona tartışmasız itaat edilir. Irkçı örgütlenmeler ve söylemler bu tip bir siyasal sistemin odak noktasında yer alır.

Faşizm bir yönetim biçimi olarak bilinir. Ama iktidar gücünü kaybettikten sonra dahi varlığını sürdürmek isteyen dayanıklı bir zihniyettir.

Faşizm kavramı genel anlamıyla baskıcı, otoriter, ırkçı ve anti-demokratik özelliklerden hepsini ya da birkaçını taşıyan rejimleri tanımlamak için kullanılır. Bu anlamda faşist ise faşizm yanlısı kişi ya da kurum demektir.

Bu kadar açıklamadan sonra nereye geleceğim? Kurumsal faşizmin bununla ne ilgisi var sorusunu sormak gerekir.

Teknolojinin alabildiğine ilerlediği, internet ağının tüm dünyada hız kazandığı ve e-devlet sistemine geçtiğimiz şu günlerde bazı devlet kurumları maalesef vatandaşına eziyet çektirmeye devam ediyor. Bu tutumun altında esas olarak vatandaşa güvenmeme, kendini önemli adam sayma, ileride başım ağrımasın, benden uzak dursun ve en önemlisi de kişisel verilerin korunması endişesi yatmaktadır.

Risk almayan, inisiyatif kullanmayan memur yükselemez zaten. Her şeyi mevzuat hazretlerine dayandıran en üst amirinin izni olmadan bir bilgiyi ya da belgeyi vermeyen memur vatandaşına eziyetten başka ne çektirir ki?

Örnek mi lazım? Çok gecikmeli olan doçentlik konusunu hızlandıralım dedik, bunun için kanıta dayalı araştırma yapıp yayın yapma zorunluluğu var. Hangi devlet kurumuna gitsem kişilerin değil toplumu ilgilendiren resmi istatistikleri dahi alamıyorum.

Bir ülke ki bilim, araştırma, yayın, inovasyon, AR-GE gibi kavramları geliştirmek istiyor ama elde veri yok, olan veriyi de alamıyorsunuz peki nasıl kalkınacağız?

Bilim olmadan kalkınmak mümkün mü?

Ülkemizde bugün hangi kurumla iş yapmak isterseniz genellikle elektronik sistemler üzerinden başvurular alınıyor ama evrakların aslının tümünü de tekrar bana getir diyor.

Tüm resmi kurumlar birbirlerini neden ortak bir linkten göremezler? Kişinin T.C. Kimlik Numarası varsa her şeyin sistemde olması gerekir. Vatandaşa o evrakı, bu evrakı getir demenin ne anlamı var?

Kurumsal faşizm demek bir kurumun bilgisini kişiye değil başka bir resmi kuruma dahi vermemek demektir.

Öyle bir ülkeyiz ki resmi kurumun başındaki yönetici hiç oradan ayrılmayacakmış gibi kurumsal faşizm tutumu sergilemektedir.

İktidarların bu sorunu acilen çözmesi gerekiyor geç bile kaldık.