Çok çocuk yapmalı kadın! Kuluçkadan hiç kalkmamalı! Yumurtaları sürekli sıcak tutmalı! Beş, on, onbeş dememeli! Kariyer falan hikaye! Hamileyken gezmemeli, kahkaha da atmamalı, arada hafif gülümsemeli, peçesiyle de kapatmalı! Çok sıkılırsa kuluçkadan kalkıp, tak tak tiki tiki tak, tak tak tiki tiki tak demeli! Yumurtam çok sıcak demeyi unutmamalı! Kadın dediğin budur! Sakın ha öyle akademik hayat falan deyip, kadını evden ayırmayın! Evde sürekli “horoz beyin” emirlerine amade olmalı!
Adıyaman da örneği çok! Kadınlar bilindiği gibi genelde evde müebbet hapisle cezalı! Biat kültürünün kadına biçtiği rolü, kadının toplumsal hayat içindeki statüne bakarak anlamak mümkün! Adıyaman ise dramatik bir örnek! İktidarlarını daim kılmak için gittiği bir çok yerde kadının evde kuluçkada olmasını söyleyen yarı ilahlaştırılmış muktedirin, Adıyaman’daki kadınlara bakıp, gelişimin neresinde olduğumuzu görmesi büyük bir devrim olacaktır aslında! Kuluçka makinesi kadınlar hedefiyle Türkiye için belirlenen amaç kişisel egemenlik krallığı ve bunun için menfaat yumurtalarının gelecek için boyanmasıdır muktedirin! Yeri geldiğinde kadın olmayı da ondan öğreneceklerdir! Kadın ne bilir kadın olmayı?
Cumhuriyet kazanımları sayesinde okumak için fırsat bulan çok az sayıdaki Adıyamanlı kadınların edindikleri nitelikler sayesinde yaşam standartlarını yükseltmeleri, yeni jenerasyonların “ kalitesini” bir nebze de olsa arttırmıştır. Çok çocuk yapmayı marifet sayan zihniyetin kadınları eve hapsetme girişimi çağın bu döneminde akıl alır durum değil. Bu cehalet bezemeli argüman ve kadınları toplumdan tecrit girişimleri gizli hedeflerin makyajlanmış halidir. Kadına sürekli rol biçen egemen kültürün, donanımlı kadın bireylerin aktifliği karşısında sarsılan otoritelerini, kadının “ANNE” olma vasfını koz olarak kullanıp, onları evde tutma girişimleri hastalıklı oligark ruhluların nevrotik hastalığıdır.
Kadının statü edinme çabalarını kendi otoritesiyle hizalamaya çalışan erkek egemen kültürün, kadının kutsal özelliklerini bahane edip, onları eve tıkma girişimleri yüzyılın cehaletlerinden biridir. Sosyal dokuya renk katan, estetik tutumlarıyla güzelliklerin görünürlüğünü arttıran ve en çokta insanın doğadaki yaşam mücadelesini özellikleriyle anlamlandıran kadınların, cehaleti durdurması, oligark muktedirler için tehlike arzetmesi düşünülmesi gereken bir hadisedir. Şöyle ki kariyer edinme, çocuk yapma kadınların kendi tercihleriyle şekillendiği taktirde “YÖNETİLME KALİTESİNİ ” ortaya çıkardığı bilinmelidir. Cehaletin en büyük düşmanı tabi ki kadındır! Klasik cümleyle kadın öğrenirse, çocuklarına da öğretir hadisesi cehalet sömürücülerin en büyük korkusudur!
Kadınları toplum içinde yüceltmek için, kadının kendi öz iradesiyle hayatın tüm alanlarında kendi kararlarını alması gerekir. Annelik yada kariyer seçimlerine zorlanmamalı ikisinin de bir arada yürütüldüğü kanıtlarıyla mevcut olduğu görülmelidir. Ahlak bekçiliği rölüne bürünenlerin, donanımlı, haklarını bilen eğitim seviyesiyle erkek şiddetine hayır diyen kadınların, cumhuriyet kazanımlarıyla var olduklarını görmek zorundadır. Kadını annelik vasfıyla köreltmeye çalışan BAKARKÖR’lerin alicengiz oyunları perde indirmek zorunda! Ya aydınlanacaklar kadını değer olarak görecekler, yada hayat boyu KARANLIK dünyalarında yanan ışıklarla yok olacaklar! Bu zihninize karşı Işığınızı açık tutun!
Nihayetinde toplumun standartları kadınla evrimleşir! Kadın sosyal dokunun çimentosu yeni jenerasyonların ivmesidir! Kuluçka makinesi olarak gören zihniyetin değişimi de yine kadın sayesinde olacaktır. Guguk kuşu misali ruhlarındaki yumurtaları kadınlarla hayata geçirmeye çalışan karanlık zihniyeti çağdaş yeni dünya mutlaka karaya vuracaktır. Kadın hayatın tüm renkleridir kuluçka değil! O bir cehalet savaşçısıdır…
DİPNOT:
Ünlü bir sopranonun konserine giden baba-oğul ilgiyle konseri dinliyorlardı. Bir ara çocuk merakla babasına sordu:
- Baba, öndeki amca elindeki sopayla niye kadını korkutuyor?
Baba: Korkutmuyor oğlum, yönetiyor!
- Eee, peki o zaman kadın niye avaz avaz bağırıyor...
Kadını sürekli “muhtaç varlık” konumuna sokmaya çalışanların ellerindeki sopaları yine kadınlar sesini çıkararak alacaklardır. Zira medeniyet “donanımlı kadın” sayesinde gelmekte! Bırakın kadınlar kendi kendini yönetsin!