1. İrade Ne Demektir?

Sözlük Anlamı: İrade, bir şeyi murad etme, dileme, olmasını isteme, arzu edip yerine getirme anlamına gelir.

Terim Anlamı:

  1. Nefsin yapılması gerektiğine hükmettiği bir işi, bir amacı gerçekleştirmeyi istemesi, ona yönelmesi
  2. Canlıyı, kendisinden değişik mahiyetteki fiillerin doğmasını sağlayacak bir duruma getiren nitelik
  3. Bir fayda elde etme inancının ardından doğan eğilim, olarak tanımlanmıştır.

  1. Külli İrade Nedir?

Sonradan var olan (yaratılan) her şey, iş ve hareket irade sonucu meydana gelmiştir ve gelmektedir. Kâinatın var oluşu, hareketi, değişimi, Güneş’in, Dünya’nın ve uzaydaki her varlığın kendi yörüngesinde seyretmesi, mevsimlerin oluşumu, gündüzün ve gecenin birbiri ardına gelmesi külli irade sonucudur. Atomun elektronlarının, çekirdek etrafında, gezegenlerin güneş etrafında dönmeleri de külli irade iledir. Yani Allah’ın bir şeyi dilemesine Külli irade diyoruz. Allah bir şeyi dileyince “ol” der ve olur. “Bir şey yaratmak istediğinde O’nu yaptığı ‘Ol’ demekten ibarettir. Hemen oluverir”

İnsan da külli irade ile yani Halik’in (yaratıcının) dilemesi ile var olmuştur. Varlığı kendi iradesi dışındadır. Kimin hangi asırda yaşayacağı, hangi kavme mensup olacağı, hangi cinsiyete sahip olacağı, hangi coğrafyada ve ne zaman dünyaya geleceği, hangi renkte olacağı, hangi aşiretten ve aileden olacağı, hangi boyda olacağı, güzel veya çirkinlik derecesi, külli iradenin tecellisi iledir.

Bütün bunlar insanın isteği dışında meydana gelir. Hiç kimse kendi isteği ile bir kavme, milliyete, cinsiyete ve aşirete mensup olmamıştır. Hiç kimse kendi isteği ile belli coğrafyada doğup oranın konuştuğu dili konuşuyor olmamıştır. Hatta mensubu olduğumuz din ve mezhebi bile çoğumuz kendimiz seçmemişizdir. Ancak bunlardan herhangi bir din ve mezhebe mensubiyet, sonradan değiştirilip vazgeçilebilir hususlardır. Kavmiyet, milliyet ve bir aileye mensubiyet değiştirilemez durumlar olduğundan, bir şahsın herhangi bir milliyete, kavme, dile, aşirete ve aileye mensup olması utanılacak bir şey olmadığı gibi bunların övünülecek yanı da yoktur ve olmamalıdır. Nitekim her insan Külli İrade sonucu bir kavme mensup olup, her insanın atası da birdir ve Hz. Âdem (a.s.)dir. Bu tür hususlardan dolayı kendisini veya kavmini imtiyazlı görmesi, kibirlenip böbürlenmesi cehalettir ve Yaratıcı'nın iradesine isyandır.

Boyundan posundan, zenginliğinden, soyundan, kavminden ve milliyetinden dolayı kibirlenip böbürlenmek insanı alçaltır. Tevazu ise, derecesi ölçüsünde insanı yüceltir. Allah indinde insanların en kerimi, ondan en çok sakınandır. Bir insan kibirlendikçe kibrinin ölçüsünde alçalır; Mütevazı insan ise tevazuu ölçüsünde yücelir.

Kibirlenip, böbürlenerek başkalarını küçük görenler tarih boyunca hakkı ve hakikati kabul etmemişlerdir. Bu tür insanların sonu hüsran olmuştur. Ahirette de sonları hüsran olacaktır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de "Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme. (Kibirlenip) insanlara yüzünü çevirme, çünkü Allah büyüklük taslayıp öğüneni sevmez. Yürüyüşünde mütevazı ol, sesini de alçalt. (Bağırıp çağırarak konuşma) Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir." buyrulmaktadır.

İnsanın ne zaman, nerede, kaç yaşında ve ne şekilde öleceği de kendi elinde ve bilgisi dâhilinde değildir. Bu husus da külü irade ve Allah'ın ezeli ilmi dahilinde, Levh-i Mahfuz’dadır. "Kendisine ömür verilenin ömrünün uzatılması, ömründen eksiltilmesi muhakkak bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da veya Allah'ın ilminde) yazılıdır."

  1. Cüz’i İrade Nedir?

Allah insanı yaratıp, kendi ruhundan ona üflediği için zatına mahsus sıfatların cüz'i bir tecellisini de ona (insana) vermiştir. Kendisi Âlim-i mutlaktır. Kuluna da ilim vermiştir. Sami' ve Basir'dir. Her şeyi işitir ve görür. İnsana da işitme ve görme kabiliyeti bahşetmiştir. Külli irade sahibidir. Kuluna da hareketlerinde, işlerinde,| inancında ve davranışlarında iradesini kullanma kabiliyeti vermiştir. Ancak iradesini kullanmada netice insanın kendisine ait değildir. Azmeder, çabalar; fakat sonuç Allah'ın dilemesi yönünde cereyan eder.

Nitekim insan birçok teşebbüsünde niyet ettiği hedefin dışında, aklına bile gelmeyen sonuçlarla karşılaşabilmektedir.

Güzel ahlak sahibi olmak, iyi evlat yetiştirmek, iman etmek, salih amel işlemek, kendisini belli bir konuda iyi yetiştirmek gibi hususlar cüz'i iradenin sarf edilebileceği durumlardır. İnsanın sorumluluğu, hareketlerinde cüz'i iradesini kullanması ile sınırlıdır. Bu sorumluluk hem beşeri hukuk karşısında ve hem de İslâm hukukunda insanı muhatap alarak yargılar. Ahirette de hesap, azap ve mükâfat buna göredir.

Allah'ın insana bahşettiği en önemi vasıf bu cüz'i iradedir ki, ahirette insanı aziz de edecek, rezil de edecek, mutlu da edecek, bedbaht da edecek olan, bu iradesini hangi yönde kullandığıdır. İradesine sahip olan ve disipline edebilen, onu Allah ve Resulünün emirleri doğrultusunda kullanan insan dünyada ve ahirette iyilik ve ihsana mazhar olacak; iradesi zayıf olan ve onu tağuta esir edip, Allah ve Resulüne isyan edenler ise her iki cihanda rüsva olacaklardır.

Külli irade karşısında boyun eğip, cüz'i iradesini külli iradenin emrine veren insana ne mutlu. Külli iradeye isyan edip, cüz'i iradesini şeytana teslim eden ve ebedi hüsrana uğrayan ise ne kadar bedbahttır.

 

[1] M. Çağırıcı, TDV İslam Ansiklopedisi, 22. Cilt, S. 384

[2] Yasin 36/82

[3] Zümer 39/72

[4] Lukman 31/18-19

[5] Fatır 35/11

[6] Hicr 15/29

[7] Hucurat 49/1