Dünyanın kurulmasıyla birlikte kölelik düzeninin başladığını söylemek mümkün… 

İlk insan Hz. Âdem’in çocukları Habil’in kardeşi Kabil tarafından öldürülmesinin birkaç nedeninden birisi; kölelik düzenidir. 

Köleliğin revaçta olduğu, köle pazarlarının kurulduğu, yoksul insanların para karşılığında satıldığı en meşhur dönem; Asr-ı Saadet döneminden önceki cahiliye dönemiydi.

            Cahiliye döneminde paranın olduğu yerde insanlıktan bahsedilemezdi. Parası olan, köle pazarlarına gider istediği insanı resmen satın alır, her ortamda ve olumsuz koşullarda çalıştırırdı.

            Paranın olduğu ortamlarda insanlıktan bahsedilemezdi. Elit tabakayı oluşturan varlıklı marjinaller, ezici çoğunlukta olan yoksul kitleleri insanlıktan saymaz, adam yerine koymaz, istediği zaman onları satın alır ve mesai mefhumu gözetmeksizin en ağır işlerde karın tokluğuna çalıştırırdı.

            Her türlü olumsuzluğa tabi tutulan o günün köleleri sosyal güvenceden yoksun, özgürlükten bihaber, insanca yaşamaya hasretti.

            Onları istedikleri gibi kullanan, çalıştıran ve günü geldiğinde pazarlara götürüp cüsseleri karşılığında rant elde eden akbaba tayfalarıysa oturur sözde insanlıktan dem vururdu! Nasıl insanlıksa…

            Cahiliye döneminden günümüze dek on beş asır geçmiş olmasına rağmen, hala bugün kölelik düzeni devam etmektedir.

            Günümüzde ileri demokrasiden bahsediliyor, hak ve hukuktan dem vuruluyor, evrensel insan hak ve özgürlüklerden söz ediliyor, çağdaşlık nutukları atılıyor…

Bütün bunlara rağmen hala insanlar sömürülüyor; gün doğumundan gün batımına dek karın tokluğuna çalıştırılıyorlar…

Kimi işletmelerde sosyal güvenceden bile yoksundurlar…

Bunun en son örneğini Adıyaman’ımız da gördük:

Geçtiğimiz günlerde yerel gazetelerimizin birisinin sürmanşetinde yer alan “Yine TPAO, Yine İşten Çıkarma” başlıklı bir haberde, işten çıkartılan işçilerin dramı yer almıştı.

Haberin detayında şu bilgilere yer verilmişti: “TPAO’da çalışan yaklaşık 200 işçi sendikaya üye olduktan sonra işten atıldı.”

Günümüzde hala kölelik düzeni öylesine hâkim ki; “Ben birtakım sosyal güvencelere kavuşmak istiyorum” diyen ve bu düşünceyle sendikaya üye olan işçilerin tepesine işverenin tokadı iniyor!

 “Vay siz misiniz sendikalı olan” diyerek, garibim işçileri kapı dışarı ediyor kimi kurum, kuruluş ve özel işletmelerin yetkilileri.

Bu sadece Adıyaman’da yaşanan en son örnekti. Günümüz dünyasında bu tür örnekler o kadar çok ki anlatmakla bitmez.

Şimdi soruyorum; on beş asır önce köle pazarlarında satın alınarak en ağır işlerde, en olumsuz koşullarda güvencesiz çalıştırılan insanlarla günümüzde asgari ücretin bile altında çalıştırılan ve buna rağmen sendikaya üye olmaları engellenen işçilerin arasında ne fark var?

O gün türlü olumsuzlukların odağına yerleştirilenlerin adına köle deniliyordu, günümüzde sendikasız ve karın tokluğuna çalıştırılanlara işçi deniliyor.

Hâsılı ezilen, sömürülen, hor ve hakir görülenlerin isimleri değişiyor olsa bile köle düzeni hep devam ediyor! Akbabaların hâkimiyeti aralıksız sürüyor! 

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

          Bilal KARADAĞ

[email protected]