GAP Eylem Planına göre şimdiye kadar bitirilmesi öngörülen ve “Ulumoğlu Türküsü”ne dönen, içme, sulama ve enerji temini amaçlı Koçali Barajı’nın yapım ihalesinin yapıldığını ve yakında temelinin atılacağını geçen hafta basından öğrendim.     

27.08.2014 tarihli Işık Gazetesindeki “Koçali Barajı’nı İstemiyorlar” başlıklı resimli haberde ise köylüler adına açılan pankartla açıklama yapan Kureyş Yoldaş, çatışma ve yıkımdan yana olmadıklarını, ancak topraklarını koruma ve sahip çıkma adına direneceklerini söylemişti. Haberin devamında, toprakları baraj altında kalacak bölgedeki Gökçay, Bağlıca, Çatalağaç, Doğanlı, Sakallı ve Ağaçkonak köylülerinin Adıyaman-Malatya yolu üzerinde Şehbor ziyareti mevkiinde yolu trafiğe kapattıkları ve açıklamanın ardından yolu tekrar açtıkları belirtilmişti.
Bir yandan ilin ihtiyacı ve kalkınmanın temeli olan baraj rüyalara girer, gecikme eleştirilir, bir yandan da buna karşı çıkılır, baraj yapılmasın diye eylem yapılır. Demokratik toplumlarda ikisine de hak vermek, doğal karşılamak gerekir. Şimdi içinden “senin ki de Nasrettin Hoca’nın eşine ‘Hanım, sen de haklısın’ demesine benzedi” diyenleriniz olabilir. Ama…
Adı geçen köylülerin en önemli geçim kaynağı tütüncülük… Yıllardır derede-bayırda buldukları konut arsası denebilecek 500–600 m2’lik taşlı arazileri tırnaklarıyla tarıma elverişli hale getirip tütün eken dağ köylülerinin toprakları “kamulaştırma” yoluyla ellerinden gideceği için baraja karşılar… Üniter bir ülke olan Türkiye’de sırf bu yönden baraj çalışması durdurulabilir mi? Hayır durdurulamaz. Lakin Şener Şen’in filmlerinde İlyas Salman’a “hele bir sor, niye?” dediği gibi devletin de ilgili köylerin halkına aynı soruyu sorması gerekir. Nitekim 22.11.2011 tarihli Adıyaman’da Bugün Gazetesi, 3.3.2013 tarihli www.celikhannet.com ve 30.5.2014 tarihli Işık Gazetesinde yayınlanan Adıyaman Tütün Platformu Sözcüsü Av. Abdurrahman Tutdere’nin ısrarlı ve istikrarlı açıklamalarına baktığımızda “Niye?” sorusunun cevabını bulabiliyoruz. Tutdere özetle; barajla birlikte haritadan silinecek köy ve mezralarda yaşayan 5 bin kişinin göç edeceğini, bunun da sosyal doku üzerinde tahribata yol açacağını vurgulayarak devletin bu soruna çözüm bulmasını istiyor. Yanlış mı? Hayır doğru. Çünkü toplamda 2 dönüm tarlası olan bir çiftçi tütün ekiminden elde ettiği gelirle zor da olsa geçinebilir. Peki, aynı tarlanın kamulaştırılmasından veya satışından elde edilecek bedelle aynı düzenli geliri elde edebilecek bir tarlayı satın alıp yerine ikame edebilir mi? Hayır edemez. O halde aynı zamanda o bölge halkından olan, hatta ilin yararı için STK ve bireylerce açılan toplumsal davalara “beleş” giren Av. Tutdere’nin uyarılarına kulak vermek, yabana atmamak gerekir.
Aksi halde Atatürk Barajı ile bir ilçesi köylerle birlikte haritadan silinen Adıyaman’ın “mağrur” Şanlıurfa karşısındaki “mağdur” Adıyaman destanı, bu kez Koçali ve Gömikan Barajlarıyla tekerrür ettirilecek “tarih”le Koçali ve Gömikan ile çevre köyler için yazılır. Özellikle adında “adalet” olan bir siyasi partinin iktidarındaki yönetimde köylülere alışılagelmiş bedel takdir nedenlerinin dışında bölgenin topografik yapısı ve arazi azlığının da Tarım İl Müdürlüğü ve DSİ yetkililerince göz önünde bulundurulması, böylece objektif değer artırıcı unsurların en üst seviyede uygulanması şarttır. Nitekim aynı koşullara sahip Karadeniz bölgesindeki bedel takdirlerinde de aynı kıstasların göz önünde bulundurulduğu ve böylece olası mağduriyetlerin minimuma indirildiği ifade edilmektedir. 
Bir milyon beş yüz bin Suriyelinin mağduriyetini gideren bir ülkenin, kendi halkı olan birkaç yüz bin dağ köylüsünün mağduriyetine sebebiyet vermeyeceğine inanıyorum.
Bu uğurda dökülecek “mürekkepler” soruna çözüm olur inşallah…