Üstün Dökmen’in “ Kelebekler ve İnsanlar” romanın sorusu şu; Uzun ama renksiz bir yaşam mı istersiniz, yoksa kısa ama renkli bir yaşam mı?Benim sorum da şu;”Uzun ama renkli bir yaşam şıkkı niye yok?

Evet, sorumun havada kalacağını bile bile soruyorum. Maksat muhabbet olsun. Olsun, o zaman.

Tire’ deydim geçenlerde, bir iki doktor randevusu için. Bu sıralar doktor doktor dolaşıyorum. Bakalım süreç nereye götürecek. Öğle molasında oyalanmak için bir kitap alıp okuyayım dedim. Küçük yerlerde kırtasiye anlayışıyla kitapçılık yapıldığından, zor ulaştım seçme şansımın olacağı bir kitap rafına.

Şöyle bir göz gezdirdim.Üstün Dökmen’ in “Kelebekler ve İnsanlar” romanından yana seçim hakkımı kullandım. Onun birkaç kitabı dışında hepsini aldım ve okudum. Bu sefer de; “Neyse halim, çıksın falım!”dedim ve aldım. Ben, kitaplardan ve kitap sayfalarından fal bakarım zaman zaman. İyi gelir bana. Yüksek Gücümle iletişim kurma yollarımdan biridir aynı zamanda bu.

İşte yine öyle oldu.Bu sıralar hep Yüksek Gücüme sorduğum soru şu;” Neden gencecik oğlumu bu kadar erken aldın yanına?”Tabii her seferinde bu sorunun arkasından veya yaşamın içinde yaptığım her şeyden sonra gelen suçluluk duygusu ve sanki oğlumun hayatından çalıyormuşum hissiyle gelen utanç…

Bu da sanırım beni hasta ediyor. Çünkü tetkikler devam ediyor ama karnımdaki sancı geçmiyor.Tam da sezaryen dikişimin olduğu bölge.Hani derler ya, sol yanım ağrıyor; benim de sezaryen dikişim sızlıyor.Hem de ne sızı, anlatamam size!İnce ince hiç durmayan, ne uyku, ne gezme, ne yeme içme, hiçbir şey dinlemiyor.

Aldığım kitap, kelebekler ve insanlarla ilgili, tesadüf mü sizce?İçeriğini boşverin, bu kadarı bile mesaj aslında bana.Neye göre kıyaslıyorum oğlumun yaşam süresini?Hep okuduğum öğretilerde bunun altı çiziliyor,ama gönlümü avutmuyor bu sıralar.Oğlumu çok özlüyorum. Çocukken yaptığım gibi tepinip ağlayıp onu geri istiyorum Tanrı’ dan. Olmayacak duaya “ Amin!” demek,biliyorum.Ama istiyorum.