Her kış mevsimi ilkbaharın, her yaz mevsimi sonbaharın müjdeleyicisidir. Soğuk kış mevsiminin son demlerinde ise, ilkbaharı müjdeleyen üç ayrı müspet olay belirir evrende.  

Olayların belirmesiyle birlikte ise,kardelen çiçekleri mevsimin ilk müjdesini bırakır ilkbahara…

Sonrasında sarı-beyaz ve daha nice renkler inci gibi dizilir yeşil gerdanlığın üstüne ve böylece ısınır evren, kıpır kıpır olur mevsim, yeniden canlanır nebatat…

Akabinde evrendeki tüm zerreler canlanır, ısınır ve binbir esmanın coştuğu bayrama dönüşür ilkbahar…

Bu bayram coşturur ruhları, bu bayram seyrettirir en kutsal tabloyu, bu bayram sevdirir en pak yürekleri.

Toplumun her kesimi tarafından bilinen, yürekleri, evreni, nebatatı ısıtan ve dilden dile dolaşan bu sevimli olayların adıdır cemre.

                Biri havaya, biri suya biri toprağa düşer ve üçünün düşmesiyle birlikte yavaş yavaş havada, suda, toprakta ısınma belirtileri nükseder her ilkbaharın başlangıcında.

                Böylece tüm canlıların ve tabiatın yeniden canlanmasına yol açılır. Uçsuz bucaksız arazilere ekilmiş envaı çeşit ürünler yavaş yavaş filizlenir. Canlıların soğuk mevsimde katılaşmış kanı daha çok sıvılaşır, böylece her yer bayram havasına dönüşür.

Adeta sevince gark olur eşrefi mahlûkat. Tabiat ve insan yeniden silkinir, kendine gelir.

                Hâsılı toprağa, suya, havaya düşen cemreler toplum tarafından bilinen bir gerçek ve de ilkbaharı müjdeleyen müspet bir gelişmedir.

                Şu sıralar da ise,kadim dostum şair ve yazar Kerim Baydak, çıkartmış olduğu güzel bir eserle birlikte cemrekavramına yeni bir tanım getirmiş.

                Söz konusu tanımla birlikte cemrelerin sadece suya, havaya, toprağa değil, aynı zamanda aşka da düştüğünü öğrenmiş olduk.

                “Cemreler Aşka Düşer” isimli roman içerikli bu yeni eseri çıkar çıkmaz herhalde ilk okuyanlarınım. Akıcı bir üslupla yazılmış. Okumaya başlayınca elinden düşürmeden sonuna dek okumak istiyor insan. 

                Adres yayınevinden basımı yapılan Yazar Baydak’ın bu enfes güzel kitabınınkapak tasarımı belli ki profesyonelce yapılmış. Sadeliğe önem verilmiş ve dolayısıyla göze hoş görünüyor ve de tatlı bir görbeniliği, haz verici bir okubeniliği var.

                Baştan sona akıcı ve halkın anlayacağı bir dille yazılmış. O bakımdan elime alınca büyük bir keyifle sonuna dek sabırsızlıkla okudum.

                Köyün birinde yaşanan bir olaydan esinlenerek yazıldığını anladığım bu güzel eserde; köyde meydana gelen bir tecavüz olayından sonra haksız yere suçlanan ve cezaevine düşen bir adam ve geride kalan babası, kardeşi, gelinler, hanımı ve oğlunun bulundukları yerden soyutlanarak, köyün dışına yaşamaya mecbur bırakılmaları konu edinmiş.

                Bu ortam içinde bir çocuğun; bir kuş, bir at ve bir köpekle olan dostluğu ele alınmış.

                Okurken Kerim Baydak’ınincelikli betimlemeleriyle, kendimi adeta olayların vaki bulduğu o mekânlarda ve yaşanılan olayların içinde, onlardan biri gibi hissetim adeta.

                Zaman zaman duygulanarak, zaman zaman da tebessüm ederek okuduğum romanda, esas dikkat çeken ve romanı ilginç kılan; aile için dönüm noktaları olan bütün iyi ve kötü olayların cemrelere denk geldiğini müşahede ettim.

                Adeta sevinç, mutluluk, hüzün ve sıkıntılar hep cemrelerin düştüğü zamanlarda meydana gelmiş.

                Kapağıyla, tasarımıyla, içeriğiyle harika bir eser olmuş. Değerli dostum Kerim Baydak’ın yüreğine sağlık, kalemi ve klavyesi zeval görmesin ki daha nice benzer eserlere imza atsın inşallah.

                Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

Bilal KARADAĞ

[email protected]