Ölüm döşeğine uzanmış, Azrail ile haşir-neşir olan bir adam; “Keşke tam olsaydı, keşke uzun olsaydı, keşke yeni olsaydı” diye kendi kendine mırıldanır, akabinde emanetini teslim eder ölüm meleğine!

Vefat edenin ağzından söz konusu cümlelerin döküldüğüne şahit olan bir başkası ise, bir süre sonra rüyasında vefat eden kişiyi görür ve kendisine malum cümleleri ne diye kurduğunu sorar.

Vefat eden kişi de muhatabına şu manidar cevabı verir:

“Bir zamanlar çarşı-pazarda dolaşıyorken, bir dilenci benden sadaka istemiş, ama ben az vermiştim. (Keşke tam verseydim.)

Bir başka zaman çarşıda ama (gözleri görmeyen) birisine rastlamış, elinden tutmuş yolun karşı tarafına götürmüştüm. (Keşke yol uzun olsaydı). 

Yine bir gün evimin çalınan kapısını açınca, karşımda soğuktan tir tir titreyen yabancı birisini görmüştüm. Adam benden giysi isteyince içeri dönmüş, eski bir giysimi getirmiş, vermiştim. (Keşke yeni verseydim). 

Azrail canımı almaya gelince, o sırada yaptığım iyiliklerin karşılığında şahsıma cennette tahsis edilen harika bir mekân gösterilmişti…

Öylesine hayran kalmıştım ki; kendi kendime, ‘Keşke tam olsaydı, keşke uzun olsaydı, keşke yeni olsaydı’ diye mırıldanmıştım.

O sırada inandım ki; keşkekler olmasaydı, cennette daha farklı, daha harika mekânlar bahşedilirdi bana.”

Şunu çok iyi bilmeliyiz ki; dünyada yapmış olduğumuz olumlu veya olumsuz hiç bir söylem ve eylemimiz ahirette karşılıksız kalmayacaktır.  

Zerre kadar kötülük yapan da, zerre kadar iyilik yapan da mutlaka uhrevi âlemde karşılığını bulacaktır.

O bakımdan akıllı insanlar ahretin tarlası olan şu evrende, yaşamları boyunca ebedi âleme yatırım yapmak için didinenlerdir.

Kış’ın dondurucu soğuğuna, yaz’ın kavurucu sıcağına rağmen kaldırımlara oturmuş, el açmış dilenenleri asla hor görmemeliyiz.

Gücümüz nispetinde, imkânlarımız dâhilinde yardımcı olmalıyız.

Toplumsal alanlarda zaman zaman bazı kişilerin dilencileri nasıl hor ve hakir gördüğüne, azarlandığına, hakkında ileri-geri konuştuğuna şahit oluyoruz.

Bunu yapmakla aslında büyük bir yanlışa düçar oluyoruz. Yarın bizim de onların durumuna düşmeyeceğimiz ne malum?

Öyle ya; düşmez kalkmaz biri varsa; o da Cenab-ı Allah’tır!..

Şairin, “Şu üç günlük dünyada bir gün sende göçersin, kefenin cebi yok ki serveti götüresin…” cümlesini dimağımızın bir köşesine yerleştirmekte, her dakika, hatta her salise hatırlamakta yarar var bence.    

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

                                                                                   Bilal KARADAĞ

                                                                           [email protected]