Ne çok duydum son yıllarda ‘ kendi elinden tutsan ‘ söz kalıbını. Bir de buna ‘ kendi yanında durmak ‘ eklendi. İçimden haykırasım geliyor bunları yaparsam size ne ihtiyacım kalacak ki? Çıkın gidin o zaman hayatımdan diyesim geliyor.

“Hayat sana limon verirse limonata yap.” Sözündeki sade bilgeliği gözden kaçırmayalım. Tamam. Fakat o limonatayı başkasının elinden içmek istemek bu kadar mı lüks oldu artık.

Söz öbeklerini oldum olası çok severim. Bunu dershanede soru hazırlarken de fark etmiştim. Her zaman az sözle çok şey anlatmak, metaforları kullanmak hoşuma gider. Elimdeki dergiden bir notu aktarmak istiyorum sizlere. Yazar ya da anlatıcı bir kutlama ile ilgili o yıla ait gözlemlerini aktarırken şu şekilde söylemiş:

“Bu sene gerçekten şişenin tıpası atar ya, öyle bir şey oldu diye hissediyorum.”

Ne güzel dile getirmiş hislerini. O patlama sesine geçen gün ben de tanık oldum. Anlatınca pek de ilgili değilmiş gibi düşünebilirsiniz ama artık bağlantı kurmak için o kadar çabalamıyorum. Ne gelirse kalemime.

Uygulama kitabında seslere odaklanmamı ve yorumlamamı önermiş. Yola çıktım. Bir ara patlama sesi geldi arkamdan ve çok yakınımdan. Durdum, döndüm baktım. Patlayan bir poşetin sesi.

Biraz ileride bir genç arabanın içinde müzik dinliyor. Şarkının sözlerine kulak kesildim. Ses o kadar yüksek ki şarkının sözlerini anlamak mümkün değil.

Önümdeki araç geri geri park ettiği yerden çıkıyor. Ana yola çıktığı için durdu ve araba stop etti o arada. Tekrar çalıştırma sesiydi kulağımı tırmalayan.

Ben yorumumu yaptım. Benimki bana kalsın, isterseniz siz de sizin yorumunuzla baş başa kalın.

Her zaman bir seçim hakkımız var. Benimki de şu an spora gitmek. Teşekkürler.