“Demokrasi; demokratik yöntemi hak edenler için geçerlidir, demokratik yönetimi kullanarak toplumu karanlıklara götürmek isteyenler için değil.” Dinç Tayanç

Bazı belediyelere kayyum atanması, kendisiyle beraber birtakım tartışmalara da sebep olmuştur. Öncelikle ve özellikle bunu belirtmekte fayda var, gecikmiş ve geç alınmış bir karardır. Şimdiye kadar Kandil’in talimatıyla hareket eden bu belediyeler, şimdi ise hak ettiği sahibini bulmuştur. Bunda hemfikiriz ki seçilmiş ve seçimle başa gelenlerin başka güçler tarafından devrilmesi veya el konulması kabul edilemez. Bu konuda kimsenin bir şüphesi yoktur, olmasın. Nasıl ki FETÖ’cüler devletin kademelerine yerleşip daha sonra devletin yani milletin malı olan silahı, dış güçlere çevirmesi gerekirken kendi öz vatanında yaşayan insanlara doğrultmuşsa; aynı olayın bir benzerini şimdi terör örgütlerinde görmekteyiz.FETÖ’cüler devlet kademelerini; terör ise belediyeleri kullanmaktadır. Her ne kadar adil şartlarda seçilmemiş olan bu beldeler –baskıyla, tehditle seçilmiş-, bu da yetmezmiş gibi talimatları dağdan alıp uyguluyorlar. Milletin mağduriyetini bir tarafa bırakarak milletin malını, sanki kendisininkiymiş gibi bölücü terör gruplarına hizmet etmektedir. Bu kabul edilir durum değildir. Bu konuda demokrasiden dem vurup bunların haklılığını savunan her kim varsa onlarda o kadar destekçisidir, bölücüdür. Aslında en büyük demokrasisizlik orada milletin oyunu alıp, oradaki milletin değerlerini hiçe sayıp dağdaki adamın kararlarını uygulamaktır. Öncelikle devletten önce, oradaki millet bu beldelere hesabını sormalıdır. Bu beldelerin savunmasını yapan düşünceler; o kadar hak, hukuk ve demokrasiden bahsediyorlarsa, şunu bilmelidirler ki insanlık namına yapılan bir çalışma yok. Varsa yoksa yıkmak, ortadan kaldırmaktır. Bunları yazmaya gelince kalemleri bir türlü yazmıyor. Dağdakinin programını uygulayan belediyeler şimdi ise devletin kanunu ve nizamı yerini alacaktır. Burada olayları başka yöne çekmenin bir anlamı yoktur. Bu tür olaylar üzerinde siyasi kargaşa yaratıp ortamı germenin anlamı da yoktur. Gecikmiş ve geç alınmış bir uygulamadır. Milletin malzemesiyle yol yapıp ve halka hizmet etmesi gerekirken, aksine bombaları yerleştirmek için yollar kazıp, barikatlar inşa etmektedirler. Bu bölgelerde yaşayan insanlara büyük bir sorumluluk düşmektedir. Galeyana gelmeyip millet ve devletçe bir bütün olup alınan kararlara sahip çıkmamız, hem milletimiz için hem de devletimiz için muazzam öneme sahiptir. Çünkü bazı aktivistler bunlar üzerinde akla hayale gelmez düşünceler öne sürüp buradan nemalanacaktırlar. Zarar görecek olan yine bölge insanıdır. Amaçları tartışma ve savaş ortamını dinmemesi için her yolu denediği gibi diğer argümanlarını da devreye sokacaklardır. Yani, medya ve Avrupa’ya şikâyetler gibi birtakım zırvalar öne sürülecektir. Her geçen gün kan kaybeden terör örgütleri daha da azıyor. Devlettin terör politikasında zerre kadar aksama ve sapma meydana gelmese en kısa sürede bu lanetli hastalıklardan kurtulacaktır. Şimdiye kadar kendini kamufle eden darbeci hainlerin de tespit edilmesi terörle mücadeleyi daha da başarılı kılmıştır. Örneğini Fırat Kalkan operasyonunda görmekteyiz. Demokrasiden bahseden bu örgüt AK partinin Hakkâri milletvekili adayını infaz etmesi en büyük delilidir. Gözünü kırmadan kendi insanını öldüren zihniyet, herhalde savunulacak, desteklenecek bir tarafı yoktur. Bunun savunmasını yapanlar başka hesapların içindedir. Amaçları demokrasi değil, aksine anti-demokratik çalışmalardır.

Vesselam…!!!