Nelerden bahsedeceğim? Tabii ki, kendi ilgi alanlarımdan yola çıkacağım her zamanki gibi. Yoksa ben, ben olamam ki! Hepimizin yaradılışında özel olan ufak tefek ayrıntılar, farklılıklar olduğuna inanıyorum; evrene değişik şekillerde katkı koymamız adına. Ne güzel, ne ayrıcalıklı bir bakış açısı değil mi? Yalnız, her zaman bu bakış açısını koruyamadığımı da belirtmeliyim, anti parantez.

Benim ilgi alanlarım başta köpekler, yürüyüşler ve doğa odaklı diğer ayrıntılar. Çok hoşlanıyorum bunlarla ilgilenmekten. Fakat zorlandığım anlarda, sakinliğimi korumak çok zor oluyor benim için. Başlıyorum karşımdakileri yargılamaya, kesip biçmeye. Bu düşünceleri eyleme dökmemek için o kadar çaba sarf ediyorum ki; anlatamam size.

Geçenlerde doğa yürüyüşleri ile ilgili katıldığım grubumun toplantısı vardı. Daha önce yaşanan olumsuz şeyleri birebir dillendirdiğim halde, toplantıda da çözüme odaklanmak adına dillendirmem gerektiğine inanıyordum. Fakat bunu düşman kazanmadan nasıl yapacağım konusunda bilgisizdim. Daha doğrusu bilgi vardı, ama uygulamada başarılı olamayacağım şeklinde de bir korku vardı.

Neyse, her şeye rağmen; çözüme odaklı önerimi, kimseyi suçlamadan sunabildim. Bilinç oluşması adına sinevizyon gösterileri ya da belgesellere ait önerimi söyledim ve geri çekildim. Karşı taraf ( daha önce tartışmak için beni hedef alan bir görevli)öfkeme kancayı takmaya çalıştı; beni dinlemedi, ben konuşurken yanındakilere bana ulaşacak şekilde dedikodumu yaptı, beni umursamadığını ifade edecek şekilde bunu yüzüme dillendirdi, en sonunda da yapmak istersem salon var gibi bir anlayışla topu bana attı. Ben yine tüm kızgınlığıma rağmen nezaketimi korudum ve toplantıyı efendice sonlandırdım. Keyifliydim.

Ne yazık ki, bu anlattığım kolay içselleşmedi. Hatta ertesi gün arkadaşlarla bu olayı paylaşırken ağladım. Çünkü benim için öfke kontrolü gerçekten çok zor bir olay. Seyrek de olsa bunu yaptığım zamanlar, sanki doğal halimmiş gibi kendimi kutlamadan geçmem, daha da büyük haksızlık kendime yaptığım. Nihayet, ertesi gün kendimi kutlamayı akıl edebildim.

Böylece, karınca kararınca kendimle barış ve dünyayla barış adına bir katkı koymuştum işte. Bunlar böyle damla damla birikecek ve gün gelecek benim doğal halim haline gelecek. Ben de ilgi alanlarım doğrultusunda evrene daha çok katkı koymuş olacağım.

“Şans; karşımıza çıkan fırsatın hazırlıkla karşılaşmasıdır.” Diye duyduğum bir tanımı içselleştirmek istiyorum. Ben kendi ilgi alanlarım doğrultusunda ayak işlerini yaptıkça, fırsatlar karşıma çıktığında değerlendirebileceğim. Belki, bu sayede “ sülalenin şanssız kızı olan ben “, bu etiketten kurtulabileceğim. Bakarsınız şans oyunlarında aradığım ve gittikçe vazgeçtiğim bu “şans “ arayışı da biter ve ben aslında Yüksek Gücümün gözünde ne kadar şanslı ve özel olduğumun ayırdına daha çok varırım.