Elimdeki kitabın adı ‘Karar Anı’. Yazarı Jonah Lehrer. Kimin önerisiydi unuttum. Alalı çok oluyor fakat okumakta erteliyorum ha bire. İnşallah bu sefer bitiririm. Beni etkileyen sayfalardan ikisi 104 ve 105 oldu. Aynen aktarıyorum.

“Herman daha basit bir çözüme bile razıdır: ”Verdiğim ilk naçizane öneri hep aynı oluyor. Lanet olası kartları kesip atın ya da dondurucudaki buzluğun içine koyun. Nakitle ödeme yapmayı öğrenin.” Herman, insanların kredi kartlarından kurtulmadıkları sürece mali açıdan sağlıklı harcama planları yapamayacaklarını kendi deneyimlerinden bilmektedir. ”Aklınızın alamayacağı kadar çok borcu olan ama borca girebildiği takdirde hala sorumsuzca alışveriş kararları alabilen insanlar gördüm.”Beynin doğrudan bir ödüldense uzun vadeli bir kazancı tercih etmesi kolay değildir; bu tür bir karar bilişsel çaba gerektirir. İşte bu nedenle tercihi zorlaştıran bir şeyden ( örneğin kredi kartından) kurtulmak çok önemlidir. ”Herkes ne kadar baştan çıkarıcı olduğunu bilir” diyor Herman. ”Kimse yeni bir çift ayakkabı ve büyük bir eve hayır demez. Ama bazen kendinize hayır demeyi bilmeniz gerekir.” Rolling Stones’tan ünlü bir şarkı mırıldanmaya çalışıyor, ama sözleri tam hatırlayamıyor. Nakaratta verilen mesaj basittir: Her zaman istediğinizi alamazsınız, ama bazen gerçekten ihtiyaç duyduğunuz şey istediğiniz şeyi almamaktır.”

Nokta. Tabii noktayı yazıya koydum. Yoksa anlayışın tespitine değil. Çünkü ben kart kullanmaya devam ediyorum. Çağrıştırdıklarına da değineyim ki kartla ilgili görüşlerim daha anlaşılır olsun.

Yaklaşık sekiz yıl önce bir kadın arkadaşımın ayağında görmüştüm cross terlikleri. Rahat modelleri karşısında dikkatimi çekmişti. Beğenimi dile getirdim. Çalışmayan bana göre koca parası yediğini düşündüğüm arkadaşım hemen açıklama yapmak zorunda hissetti kendini; bütün gün ayakta durduğum için aldı bunları bana dedi. Anladım ki pahalı bir şey fiyatını sormadım.

Dile kolay bunca yıl içimde tuttum o isteği. Amaç terlik miydi? Bilmiyorum. Fakat kısa bir süre önce parmaklarımdaki deformasyonu da bahane ederek visa kartımla o terliklerin kırmızısını aldım. Emekli bir memur olarak onca parayı nakit olarak gidip o plastik terliklere saymaya gönlüm el vermedi. İşte kartın böyle bir avantajı var. Evet, istediğin kadar erteleyebilirsin ama eninde sonunda o kart elinde olduğu sürece o gün bir gün gelecektir. Bu umut olmadan yaşanır mı? Bilmiyorum.

Yazarken bile korkuyorum ya o umut yok olursa! Özgürlük kavramı ile o kadar çok kavramı sıkış tepiş bir araya koymuşum ki nasıl ayıklayacağımı bilmiyorum. Deliye pösteki( koyun ve keçi postu) saydırmak gibi.

Ekonomik özgürlüğün o kadar altı çizilmiş ki yaşamımda. Bir kadın olarak para kazanmak eşittir harcamak gibi bir denklem oluşmuş kafamda. Çünkü ihtiyaçlarının karşılanması hayatındaki erkeklerin elzem görevi. Sen bir kadın olarak çalıyorsan isteklerinin karşılanması da sana ait olmalıdır. Öyle de devam ediyor bu anlayış zihnimde tabii. Uygulama da ise ihtiyaçlarımı da isteklerimi de ben kendim karşılarım kibrimi belirtmem lazım.

Ne yazık ki hayatımda bir erkek olsun ya da olmasın bu düşünce alttan alta hep var. İhtiyaçlarımı karşılayacak bir erkek olacaksa tamam, yoksa ben onun umuduyla da yaşarım anlayışı sürüyor. Bakarsınız bir gün onu da visa kartlarıyla alabileceğimiz günler gelebilir. Kim bilir. Yine de hayırlısı diyelim ve ruhsal ilkelere inancımı bir kez daha tazeleyeyim. Teşekkürler.