Geçmişte kalan dostluk değerlerine sahip çıkmak bir birimize daha saygılı, daha hoşgörülü yaklaşabilmek hepsinden önemlisi kişilere karşı içimizdeki o kahrolası ön yargıyı yok edebilmek toplumsal barışı ve huzur isteyenler için çok ama çok önemli unsurlardır…

İnsanı nefsi kalbinden ne kadar kuvvetli bir şekilde vuruyorsa, diliyle de aynı kuvvetle vuruyor, nasıl kalbiyle savaş veriyorsa insan diliyle de o derece savaş veriyor…

Susalım demiyorum sadece gereği kadar konuşmayı öğrenelim, en azından ne söylediğimizi kulaklarımız duyar, beyin süzgecinden iki defa geçerse bir nebze de olsa kalpleri sağlam bırakırız değil mi…

“ Kabe Azer’ in oğlu Halil İbrahim’ in yaptığı bir binadır. Kalp ise Yüce Allah’ın nazargahıdır. Bu sebeple bir bir gönül yıkmak, bin kabe yıkmaktan daha kötüdür.” Diye buyurmuştur! Mevlana Hazretleri…

Artık çok kolay kalp kırmak, moda olmuş hatta popüler kültür olmuş, umursamıyorlar bile kırılan kalp olsun artık ne hadis bilen var, ne ayet nede amel eden, kim bilir belki de bu günleri de özleyeceğiz…

Sinirli iken susabilen en büyük pehlivandır. İnsan fevri davranışlarda bulunup ve duygularına hakim olamayıp istem dışı davranışlarda bulunabiliyor, mühim olan onarılabilecek hatalar yapmaktır araya soğukluk girmeye dursun insan ilişkileri hafife alınmamalı o kadar hassastır ki kopan bir gülün dalında durması ne kadar zor ise kırık bir kalbin de onarılması o kadar zordur…

Öfkemiz anında sükut edelim, sükut edelim ki geri dönüşü olmayan o yola girmekten sakınalım, kırıp kırıldıklarımızla helalleşmek duası ile esenlikler dilerim…