Bugün 5 Aralık, Dünya Kadın Hakları Günü.

Ülkemizde her kadının bir ahde vefa borcu olduğu Mustafa Kemal Atatürk diyor ki, Dünyada her şey kadının eseridir."
Hiç şühesiz ki , Atatürk'ün Devrimlerinin en önemlilerinden birisinin Kadınlara Seçme Ve Seçilme Hakkının tanınmış olmasıdır.

Ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren yasal düzenleme 1934 yılında Anayasa ve seçim kanunu'nda değişiklik yapılması sonucu gerçekleşti.
Yapılan yasa değişikliği ile kadınların ilk kez oy kullanmasının ve aday olabilmesinin önü açılmıştır.

Cumhuriyet'in getirdiği devrimler sayesinde kadının toplumdaki yeri büyük önem kazandı, böylece Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, kadınlara bir çok Avrupa ülkesinden daha önce bu demokratik hakkın verilmesini sağlamıştır.
Örneğin;
Türkiye, Fransa ve İtalya'dan 11, Romanya'dan 12, Bulgaristan'dan 13, Belçika'dan 14, İsviçre'den ise 36 yıl önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştı.

Durum böyleyken, aradan geçen onca yıla rağmen bugün hala kadına şiddetin, ölümün, tecavüzün, istismarın nasıl önlenmesi gerektiğini konuşuyoruz.

Kadın hedef alınmakta, namus deniliyor kadın öldürülüyor.
Töre deniliyor ,kadın öldürülüyor .
Yoksulluk kadını vuruyor. Velhasıl kadın bir cenderede...

Bakın istatistiksel veriler ortadayken neden kadınlarımızı koruyamıyoruz?

Türkiye'de 2016'da 304, 2017'de 353, 2018'de 280 kadının cinayete kurban gittiğini belirterek "Bu yıl ise maalesef geçen yılın biraz üzerindeyiz diyen bir siyasi anlayış iflas etmiştir.
2019 yılı kadın cinayeti sayısı 299" hatta bu rakam daha dün, evinin önünde öldürülen henüz hayatının baharında olan 20 yaşında bir üniversite öğrencisi #CerenÖzdemir ile 300'ü buldu. Ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Kadın cinayetleri ülkenin en büyük ve acilen önüne geçilmesi gereken sorunlarından biri. Bu sorun ciddi anlamda masaya yatırılmadığı sürece Cerenler Ne ilk ne de son kurban olacaktır!...

Türkiye'de kadın cinayetinin yaşanmadığı, kadına saldırının olmadığı tek gün yok neredeyse!...
Anneler küçücük çocukların gözleri önünde, çığlıkları na aldırılmadan hunharca katlediliyor .

1934 yılından bu yana bir yol kat edememişiz çok acı bir tablo ve bu hepimizin sorumluluğu ve özeliklede siyasi mercilerin.

Siyasi partiler daha çok kadınlara hitap etmeli, bu konuda gerekirse pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. Her alanda iletişim kurmalı ve ihtiyaç odaklı hareket etmelidirler. Dolayısıyla ülkemiz siyasetinde kadın-erkek eşitliğini daha fazla sağlama yolunda atılması gerken önemli adımlardan birinin, kadınların siyasete aktif katılımı sağlanmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, bir toplumun başarıya ulaşmasının ve yükselmesinin ancak kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi hayatta aktif rol almasıyla mümkündür. Bunu herkes bilmelidir, kadınlarımızın siyaset ve yönetim kademelerindeki temsil oranlarının yükselmesi ülkemize güç katacaktır.

Biz kadınlar;

Şiddet, yoksulluk, işsizlik, çaresizlik, umutsuzluk, yalnızlık sarmalında sıkıştırılmak istemiyoruz.
“Ölmek istemiyoruz” çığlığı atmak zorunda kalmadığımız bir dünya ve hak istiyoruz.

Kadınlarımızı korumak için ivedilikle:
Kadın "sığınma evleri"nin sayısı hızla artırılmalı,
İNSAN Hakları odaklı politikalar hayata geçirilmeli,
Cezalar caydırıcı olmalı, İNSAN yetiştirme düzenimiz gözden geçirilmelidir. Toplumun değer yargıları gözden geçirilmeli, bu konuda başta siyaset kurumu, Sivil Toplum Örgütleri, Kadın Örgütleri vb. istişarelerle ortak hareket edilmelidir.

Biz kadınlar Meclis'te daha çok temsil hakkı istiyoruz. Ezilen bütün kadınlarımızın sesi olmak için mücadelemiz devam edecektir.

Atatürk 'ün bize verdiği hakların farkında olmak dileğiyle tüm kadınlarımızın
5 Aralık Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı verilişinin 85.Yılını kutluyorum.

Fatma Ulubey