Bir ormandayım. Belki hayatımda hiç görmediğim kadar vahşi hayvanın arasına düşmüşüm. Hayret, nasıl oluyorsa, dillerinden anlıyorum.

Aslanın yanında, güya güvende ve selametteyim.

Bir ara mahkeme kuruluyor.

Merak ediyorum, "ne olacak?" diye de heyecanlanıyorum.

Bazı hayvanlar için, yaptıklarından dolayı mahkemeleri yapılıyor. Kimileri ceza alıyor, kimileri berat ediyor.

Tilki geliyor huzura, bir gurur, bir hava var ki sormayın. Aslan, "bu hiç böyle yapmazdı, var bunda bir iş, ama bakalım görürüz birazdan" diyor.

Mahkeme başlıyor.

Kurtlar, tilkiler, eşekler, ayılar, hâsılı bütün hayvanlar yerlerini almış, mahkemeyi dinliyorlar.

Herkes konuşuyor sırayla. En son tilki çıkıyor kürsüye. Tek bir şey söylüyor. "Hakîm bey nasılsınız, şöyleyim mi?"

Aslan, pis pis sırıtan tilkiye şöyle homurdanarak bir bakıyor, belki korkuturum diye; ama nerede, tilki de hiç korku emaresi yok. Hatta daha küstah, dengesiz ve tutarsız!

Köylünün kümesinden aveneleriyle çaldığı tavukları yiye yiye âdeta kaşarlanmış.
Hâkim aslan, duruma bakıyor, 10 dakika mahkemeye ara veriyor. Odasında dolanıp duruyor, olayı çözmeye çalışıyor. "Bu şerefsiz kendinden emin konuşuyor, bir bildiği olmazsa böyle yapmaz!" diyor. "Ya, yoksa geçen gün beni biraz kaçamak yaparken gördü, onu koz olarak kullanacak olmasın! Vay şerefsiz vay!!"

Tekrar mahkeme başlıyor.

Tilkinin elinde iki tavuk var.

Bu defa en arkaya oturmuş, çokbilmiş,

İki de bir tavukları gösterip, fifty fifty dercesine hareketler yapıyorken, bıyık altından da sırıtıyor.

Karar okunacak.

Hâkim konuşuyor. Emrindekilere bağırıyor. "Alın bu şerefsizi orman dışına çıkarın, tavuğu bol olan bir yer olsun. İnşallah köylüler yakalar da kuyruğuna teneke bağlatıp, köy meydanında gezdirirler. Bir daha burnunu her şeye sokmaz inşallah!"

Mahkemedekiler, bir tilki ve avenelerine bakıyor, bir hâkim aslana bakıyorlar. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar, ama nafile! Kimse bir şey anlamıyor, tabi ki ben de bir şey anlayamıyorum. Olan yine gariban tavuklara oluyor. Bir bir giden tavuklar, herhalde bundan sonra topluca gidecekler.

Kan ter içinde uyanıyorum.

Derin bir "oh" çekerek, " hayvan olmak da zor be kardeşim, hele aslan olmak daha da zormuş vesselam!"

Oh be, iyi ki rüyaymış.

Hâlbuki sağ tarafa da yatmıştım.