İnsanlar, fıtraten iyi ve iyiliğe meyilli olarak doğarlar.

Sonradan, doğduğu aile, büyüdüğü mahalle, sokak, çevre, yetiştiği toplum ve edinilen tecrübeyle; ya iyi olur veya kötü olurlar.

Nefsin arzularıyla, ya olumluya doğru yola alır, hak yolda ilerler ya da olumsuza doğru yol alır, Esfal-i Safilin’den olur.

Belli bir yaştan sonra, anne ve babanın gözetiminden uzaklaştığı, kendi hür ve özgür iradesiyle hareket etmeye başladığında, kötü arkadaşlarla düşüp kalkma neticesinde, kötü huylar öğrenir, çevrenin de etkisiyle kötülüğü meyilli olur.

Kendisine kötülük ederek, tedavi edilmediği sürece; hem ailesine, hem de topluma zararlı bir fert olarak hayatını iademe eder.

Esas olan bir şey vardır. O da her şey zıddıyla kaimdir.

Aynı şekilde her türlü hastalık da, ancak zıddıyla tedavi olur, sahip olduğundan uzaklaşır.

Nefis ve şeytani vesveseler, insanı doğru yoldan çıkarmaya meyillidir.

Nefsani arzu, heva ve heveslerinden kurtulmanın en güzel ve kolay yolu, ilacı, merhemi, aza kanaat ederek, çoğu istememek, sabır ve kanaat ederek, hakka tevekkül etmektir.

Kötü veya olumsuz bir alışkanlığa ve davranışa sahip olan birinin, bu huyundan vazgeçmesi için, buna yakalanma sebeplerini araştırarak bulmalıdır.

Mevcut kötü huylara sahip olmanın sebeplerini araştırarak, bu sebepleri yok etmeye yönelik, var olanın tersini yaparak olumluya doğru yol almalıdır. Yani mevcut kötünün tersini, iyi olarak yapmalıdır. Çevrenize şöyle bir bakacak olursanız, yıllarca uğraşarak, çalışıp, çabalayarak bunu yapmaya çalışarak, başaranların öykülerine şahit olursunuz.

Kötü şey yapmak nefse hoş gelmektedir, iyi olan her şey ise nefse zor gelir. Şeytani vesveseler bir türlü iyi olanı yapmamak için yakanızı bırakmaz.

İnsan, kötü bir şey yaptığında, hemen akabinde iyi olan bir şey de yapmalıdır. Çünkü nefse güç gelen, zor gelen her şey, inanın sizin için olumlu ve faydalı olan bir şeydir. Manevi rahatsızlığın en güzel ilacı, kendini kötü bir şey yapmamaya şartlandırmasıdır. Hatta gerekirse bunu vereceği bir takım sözlerle, yeminlerle, vaatlerle desteklemesidir.

Kötülüğü yapmamanın en güzel yolu, iyi olanı yapmak ve iyi olanlarla arkadaşlık yapmaktır. İyi olanların meclisinde bulunmaktır. Nefs-i emmarelerden kendini mümkün olduğunca soyutlamaktır.

Unutmayın ki, kötülüklerin işlenmesinde, çevrenin ve arkadaşların etkisi çok büyüktür.

O zaman ne yapmak gerekiyor?

Her şeyden önce, öncelikle, çevreyi değiştirmek gerekir

Sonra arkadaşlarını değiştirmek gerekiyor.

Gerekiyorsa işini değiştirmek gerekiyor.

İyi arkadaşlarla birlikte olmak gerekiyor.

İlim meclislerinde bulunmak gerekiyor.

Boşuna dememişler, “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”

İnsan gezdiği, dolaştığı beraber iş yaptığı kişiler üzerine anılır ve anlatılır.

Kötünün ve kötülüğün sonu yoktur, er geç yenilmeye, dışlanmaya, yok olmaya, tükenmeye mahkûmdur.

İyi arkadaşla gezin, iyi olun ve iyilik yapın.

Gerisi kendiliğinden gelir.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]