Geçen yazıda M:İ:T ‘in kuruluş tarihiyle ilgili kısa bir özet yapmıştım. Bu sayıda ise bir istihbarat hikâyesi anlatacağım.

Kurtuluş savaşının kahramanları sadece cephede savaşan askerler değildir. O günün yurtseverleri canları pahasına mücadele etmiş Anadolu İhtilal inin kazanılması için silah kaçırmış, istihbarat toplamıştır. Profesyonel olmamalarına rağmen çok iyi bir istihbarat ağı kurmuşlar, bu amaçla hamal, tablacı, yankesici v.s her kesten her kesimden insanlar mücadeleye katılmışlardı.

Eski Atina büyükelçisinin kız kardeşi olan, iyi bir eğitim görmüş,26 yaşındaki CEMİLE hanım da bu gizli kahramanlardan biridir.

Şimdi CEMİLE hanımla ilgili bir anı anlatacağım:

Anadolu’nun paylaşımı sonrası İngilizler daha önce anlaştıkları İtalyanlar ve Fransızlara kazık atmışlardı. Bu nedenle Fransızlar Anadolu’daki İngiliz egemenliğine kendi çıkarları açısından karşı oldukları için, zaman zaman Türk gizli örgütlerine yardım etmişlerdir.

Yıl 1921,İngiliz gizli servisinin İstanbul’daki liderlerinden Binbaşı HEY tokatlıyan otelde Fransız servisinin ikinci bürosunun şefi Albay BLANC’ı bir Türk kadınıyla görmüş ve merak etmiştir. Sadık arkadaşı Cengiz den kadının kimliğini öğrenmesini ister. Cengiz in getirdiği bilgilere göre Tokatlıyan Oteli’nin terasında Albay BLANC ile oturan kadının adı CEMİLE hanımdır. Türkiye’nin eski Atina Büyükelçisinin kız kardeşidir. Kadın BLANC ile eğlenmemekte, görevini yerine getirmektedir. Görevi, BLANC ile Anadolu’ya yapılacak silah sevkiyatını konuşmaktır. Binbaşı HEY İngiliz servisini alarma geçirir. Fransız albay silah sevkiyatında yakalanacaktır. Tabi CEMİLE hanımın da gözünün yaşına bakılmayacaktır.

İngiliz ajanları Boğaza doğru yol alan, görünüşte masum bir Fransız Şilebini belirlemiş ve gözaltına almışlardır. Şilebin kaptanı ile CEMİLE Hanım arasındaki bir görüşme de İngilizlerce saptanmış ve bir kısmı dinlenmiştir. Boşaltma ertesi gece yapılacaktır ve CEMİLE’NİN ışık işaretleri Fransızlara yol gösterecektir. İngiliz Binbaşı CEMİLE nin göz hapsine alınmasını ve sıkı bir şekilde izlenmesini ister.  

Beklenen gün gelmiştir. HEY ve aynı teşkilattan Albay MAXFİELD o gün Tarabya Palas’ın bahçesinde diğer ajanlarla birlikte CEMİLE hanımın çıkışını beklemektedir. CEMİLE gece saat 21.00 de otelden süzülerek, kapıda kendisini bekleyen arabaya biner. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaktadır. Otomobilin şoför koltuğunda Albay BLANC ın bir adamı vardır.

Otomobil hızla hareket eder. Arkasında İngiliz gizli servisinin araçları bulunan Fransız otomobili, İstanbul’un eski mahallelerinden birinde, Albay BLANC ın randevu yeri olarak kullandığı bir evin önünde durur. CEMİLE koşarak eve girer, birkaç dakika sonra çıkar. Takip devam etmektedir. Bu sırada Boğazdaki Fransız şilebi bütün lambaları sönük olarak karanlıkta yol alır. CEMİLE kıyıya varır, bir süre sonra CEMİLE ile şilep arasında beklenen ışık işaretleri başlar. CEMİLE yi takipteki dört İngiliz arabasındaki kişiler iner ve siper alırlar.

 Binbaşı HEY, müdahaleye hazırlanırken üzerlerine çevrilen ışıldağın aydınlatmasıyla irkilir. Bu sırada yaylım ateş başlamıştır. İngilizler karşılık verir. Bir süre devam eden ateş sırasında isabet alan ışıldak kırılır. Silahlar susar. HEY, CEMİLE nin arabasına doğru koşar, öfkeyle bağırmaya başlar. Şoför soğukkanlı şekilde kendisinin bir Fransız olduğunu ve arabada da bir Türk diplomatının kız kardeşinin bulunduğunu belirterek, ‘ ben hanımın şoförüyüm. Işıldağımızı neden kırdınız?’ Diye sorar. İngiliz’in şaşkın bakışları arasında şoför devam eder: ‘ bizim hanımın romantik kaprisleri vardır, Fransız gemisinde kaptan olan sevgilisine, projektörün ışıklarıyla veda edeceğine söz vermişti. İşte kırdığınız o projektördür.’   

HEY, sırılsıklam bir durumda, ne yapacağını bilmeden, herkesi gözaltına alıp, yaralı adamlarını toplayıp merkezine döner. CEMİLE yi bir büroya alır. Aydınlık odada CEMİLE hanımın peçesini kaldırır. Önce sararır, sonra morarır. Karşısında BLANC ın ortağı CEMİLE değil, adının Ahmet olduğunu gülerek söyleyen bir Arap durmaktadır. İngilizler için iş işten geçmiştir. CEMİLE hanım bir başka sahilde boşalttığı silahları çoktan Anadolu yollarına çıkarmıştır bile.

İşte bir macera filmini aratmayacak olaylarla dolu o günlerde kurtuluş savaşı böyle kazanılmıştır.

    ASIM ÖCAL