Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Âl-i İmrân Suresi, 105)

İsrail Parlamentosu’nda gündeme gelen ezan tartışması hoşgörüsüzlüğün bizatihi kendisidir. Irkçı bir yaklaşımla ezana karşı saldırgan bir tavır sergilemesi kabul edilir durum değildir. Kudüs gibi müstesna bir şehrin, tüm mabetleri içerisinde barındıran ve aynı zamanda insanlığın da aynasıdır. Gürültü kirliliği yapıyor diye ezanı Meclis’e taşıması insanlık ayıbıdır, inançları ötekileştirmedir, hor görmedir ve kabul etmeme durumudur.  Böyle bir düşüncenin mevzu bahis olması bile tüm Müslümanları üzmüştür, derinden etkilemiştir. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak sadece Filistinli çocukların değil, tüm Müslümanların ortak gayesidir. Avrupa’da yaşayan her Müslümanın gelip buradaki kardeşine sahip çıkması ve Kudüs’ü korumak tüm Müslümanların müşterek davasıdır. Kudüs nice peygamberin vatandır, yurdudur. Kudüs’ü korumak tüm Müslümanların ortak davasıdır. Kudüs barış ve esenlik yurdu olduğu gibi Daru’s Selam’dır. Miraç hadisesiyle Müslümanların da arş-ı alaya açılan kapısıdır.

Ortadoğu’nun merkezinde bulunan bu yara, tedavi edilmeden bölgede yaşayan insanların huzur ve sükûna kavuşması düşünülemez. İsrail ve diğer ülkelerin gerilimi tırmandıracak adımlar atması bölgeye huzursuzluk dışında başka bir şey bırakmayacaktır. Filistinlilere yönelik acımasızca pervasızlaşan saldırılar bunun en çarpıcı örneğidir. Müslümanların ibadetlerini kısıtlayan mütecaviz eylemlere sessiz kalmamız hem Müslümanlığa hem de insanlığa büyük bir haksızlık olacaktır. Mescit’i Aksa’nın içinde yer aldığı Haramül Şerif Müslümanlara aittir, ilelebet öyle kalacaktır.

Tüm dünyanın gözü önünde her gün masum insanların öldüğüne tanık oluyoruz. BM’deki 193 ülkenin tamamının işgale karşı mücadele veren Filistin’i tanıması bir insanlık vazifesidir. Ne hazindir ki BM, AP ve diğer kurum-kuruluşların bu konuda dilsiz ve kör olmaları kabul edilmesi düşünülemez. Her zaman hak, hukuk ve adaletin temsilcisi olduğu iddia eden kurum ve kuruluşların sessiz oluşları, olaya hangi perspektif açısından yaklaştığı ortadır. Özellikle Müslümanların bulunduğu coğrafyada kan ve gözyaşının dökülmesi ayrı bir meseledir. Çünkü Haçlı zihniyetinin amaçladığı durum da tam budur. AB ve AP gibi büyük oluşumların yalnızca beş daimi ülkenin ağzından çıkacak karara bakması demokrasinin çöktüğünün göstergesidir. Bu oluşumların içerisinde Müslümanları temsil eden bir ülkenin olmayışı her şeyin açık kanıtıdır. Tüm dünya adına bunların karar alması kabul edilir bir tarafı var mı? Kesinlikle yoktur. Hangi Hristiyan bir ülkede savaş ve huzursuzluk vardır. Yunanistan borç batağına girdiğinde Haçlı zihniyeti tüm imkânları seferlik etti, ama Müslüman bir ülke olduğu zaman en ufak bir ses çıktığı görülmemiştir, görülmeyecektir.

İnsanlık kimsenin tekelinde olmaması gerek. Nerede masum bir insan varsa inanç gözetilmeksizin yardım eli uzatılması elzemdir. Barış ve huzuru tesis etmek istiyorsak kanayan her yara bizimdir anlayışıyla yaklaşmamız lazımdır. Her türlü inanç ve yaşayışa hoşgörüyle yaklaşmak, birbirini kısıtlamadıktan herkes istediğini yapmasında serbesttir. Bizim inancımız da baskı kurmadan özgür olmayı emreder. Ezan susmaz, susturulamaz. Barışın ve huzurun olması ümidiyle…

Vesselam!!!