İsrail’e twit füzeleri yolladığımız şu günlerde anımsayanlar hatırlayacaktır. Yapılan bazı tohum düzenlemeleriyle Türkiye tohum ithal etmek zorunda bırakılmıştı.  İsrail kavunu ekmek için alınan tohumlar bin bir umutla toprağa verilmişti.  Dualar okunmuştu sonra. Toprağında rahat uyumadı tabi tohumlar. Çiftçiler günlerce tarlada eliyle yokladı toprağı ne zaman filizlenecek diye. filizlendi sonra,? çiçek açtı.  Kelek oldu,  nihayetin de kavun. Çiftçilerimiz en güzellerinden bazılarını tohumluk olarak bekletti iyice olgunlaşsın diye! Herşey hazır hale gelince tohumluklardan birini alıp kestiler bizimkiler. Baktılar,  yokladılar içinde çekirdek yok. Ellerini açıp dua ettiler efsunlandılar mı ne oldu nereye gitti tohumlar derken bir süre sonra anladılar. İsrail çekirdeksiz tohum üretmişti. Herkes her sene tohum almak zorunda kalsın diye. Böylece her sene topraklarımıza İsrail’i gömdük! 

Yakında bir erken seçime gideceğiz. Topluma  anlatılmadan,  ne olduğunu çoğu kişinin bilmediği yeni bir sistem ülkenin yeni yönetim şekli olacak. İçinin bin bir umutla doldurulduğu başkanlık sistemi bu! Aslında yerleşik kuralları olan, demokrasi bilinci gelişmiş cumhuriyet değerlerinin aktif olduğu ülkelerde sistemin pek bir önemi yok. Parlamenter veya başkanlık hangisi olursa olsun ülke için bir kazanım olabilir. Doktora gittiğimizde muayene sonrasında doktor en uygun ilacı yazar. Ülkelerde böyledir bünyeye ne uygunsa o  sistem değerlendirilebilir. Yeter ki hukuku sağlam temellere oturmuş olsun. Ama yıllarca denenmiş, sağlam zemine oturmuş bir sistemi pat diye değiştirmek gelişmekte olan bir ülke için ne kadar gerçekçi! Sorun sistemde değil sorun hükümetlerin bizzat kendisinde! Bunu bilmekte fayda var! 

Erken seçim kararını MHP üzerinden alan AKP hükümeti 24 haziranda çiftçinin tohumluk kavunu kestiğinde ortaya çıkan neticeye benzer bir sonuçla karşı karşıya kalabilme ihtimali hayli yüksek. Afrin operasyonu neticesinde halkta görülen sempatiyi seçimle taçlandırmak için MHP’ye okutulan  bildiri ile alınan seçim kararı AKP’nin gücünü koruyamayacağını gösteren işaretlerle netleşmiş durumda. Şu sıralar sosyal medyadan Akp hükümeti İsrail’i twit bombardımanı ile yerle bir etmekle meşgul. Herşeyi Oy’a tahvil etmede eski marifetlerini konuşturan AKP kestiği her “KAVUN”da şoka uğradığını farkettikçe daha da hırçınlaşmanın yollarını deneyeceği aşikar. Sanırım seçmen eğilimleri netleştikçe tedirgin bir ruh hali de beraberinde gelmekte. Seçim sonuçları neticesinde Akp her ne şekilde olursa olsun seçmenden bir tokat yiyeceği kesin gibi. Cumhurbaşkanlığını kazansa dahi vekil sayısı yönünden Meclis’te güçsüz,  güvencesiz kalabilme ihtimali yüksek. Kestikleri “BAŞKANLIK SİSTEMİ KAVUNU” neticesinde gözleri fal taşı gibi açılıp şoka uğrama ihtimallerini gördükçe ellerini daha fazla açıp dinin gücünden yararlanma ihtimalini boş geçmeyecekleri görülüyor. Şu an koşullar da bunun için gayet uygun. İftar sofralarında başkanlık kavununun içinde  bin bir  umutla yedirilecek olan sistemle “HALK KANALİZE ÇALIŞMALARI”  başlayacaktır. Eric fromm’un Fransız seçmen için dillendirdiği özgürlükten kaçışın emarelerini Türkiye de görmediğimiz gün yok. Halkı düşünemez kılıp herşeyin en doğrusunu  oy verdiklerim bilir ilkesiyle halkı yoğurduğunuz zaman, halk oy verirken sadece kazandıklarına bakar, kaybettiklerine değil. Kavunu kestiğinde içinde tohum aramaz. Başkan içinde çekirdek olmayan kavunu bak sen görmüyorsun var derse halk görür. Eğer biz olmazsak sen hep kelek yersin derse halk da ağzının tadını bozmaz. Bu karmaşık seçmen yapısıyla gidilecek seçimden kazananın kim olacağını net şekilde öngörmek zor olsa da ilk defa halkın büyük bir bölümünün kanalize olmamak için çırpındığının işaretleri var. Akp’yi eleştiren seçmen sayısı hayli fazla. Bu sefer iyice yoklamadan hiç bir “KAVUNU” yemeyeceğini kanıtlamış durumda. Bakalım iktidar kalan günler için hangi kavunları millete yedirecek? 

Burda muhalefete de bir parantez açmak lazım. Sırf ERDOĞAN  gitsin üzerine kurulan seçim propagandaları gerçekçi değil. Partilerin gerçek anlamda ülkede kötüye giden ne varsa ona yoğunlaşması lazım. Ekonomi hukuk yönünden kötüye gidişin sebeplerinin halka iyice anlatılması lazım. Muhalefetin şu koşullarda Akp’ye  oy veren seçmenden oy devşirmediği sürece iktidar olamayacağını bilmesi gerekir. Bunun içinde AKP’ye  daha önce oy veren insanları rencide edici söylem ve davranışlardan uzak durması gerektiğini bilmesi lazım. Akp karşısında ilk defa kazanma şansı beliren muhalefet, tam donanımlı bir aday çıkarmasa da halk da görülen bezginliğin iktidarı hizaya getireceği nettir. Fakat bir takım köşe yazarlarının yada önceden sağ seçmenin nefretini kaşıyan siyasilerin söylemleriyle seçmenin tekrar partilerine sarılmalarını sağlayan cahillerden kurtulması gerektiğini bilmelidir muhalefet. Muhalefet için söylenecek son şey ise;  herşey ERDOĞAN gitsin üzerine kurulmamalı aksine herşeyi o kadar güzel anlatmalı ki HALK erdoğanı göndermek zorunda olduğunu görmeli! Muhalefet KAVUN  yerine KELEK yememeli!

Neticede İsrail sattığı tohumlarla dünya piyasalarına hükmeder hale geldi. Tohum sattı,  teknoloji sattı. Çöl gibi topraklara sahip olmasına rağmen tarımı tekeline aldı. Türkiye’de attığı twitlerle İsrail’i yerle bir etti! Şimdi prematüre bir seçimle sistem değişikliğini 24 haziranda oylayacağız. Umarım getirilecek sistemle hukuk adalet veya ülke için hayati organlar tek kişinin istediği gibi at koşturacağı bir mecra haline getirilmez. Karpuzu tık tık kontrolle anlayan halkımız bu sefer kavunu çalkalasın bakalım bu anlatılan sistemin olumlu taraflarından ses çıkacak mı ? 

DİPNOT:

Karadenizli bir çiftçinin kavun tarlasi varmis. Fakat köyün küçük çocukları
bunun bahçesine girer ve kavunları kopartırlarmış. Çiftçinin aklına bir kurnazlık
gelmiş ve bahçeye bir tabela asmış :
Dikkat: Kavunların birinin içine siyanür enjekte edilmiştir.
Ertesi gün tarlaya geldiginde kavunlara hiç bir zarar gelmemiştir. Bu ise acayip
sevinir ve kavunlarını kurtaran tabelanın yanına gider. Tabelanın altına şu sözler ilave edilmistir :
Evet artık tarlanızda iki adet siyanürlü kavun vardır. 

SİYASİ MİZAH:

Çetin Altan’ın milletvekili olduğu yıllardı.
Millet Meclisi kürsüsünde konuşuyordu.
Sivri dilli üslubuyla salondakilerin bir kısmını epeyce rahatsız etmişti.
Başkan onu “sözlerine dikkat etmesi” için uyardı.
O da milletvekilinin “kürsü masuniyetini (dokunulmazlığını)” hatırlattı.
“Özgür iradesiyle düşüncelerini dile getirebileceğini, buna kimsenin müdahale edemeyeceğini” söyledi.
Başkan, eski Meclis’teki yapılanmada, Çetin Altan’ın tam tepesindeki kürsüdeydi.
Ahşap konstrüksiyonun daha yükseğinden, aşağıdaki kürsüdeki Çetin Altan’a işaret parmağını sallayarak “Bulunduğum yer bana müdahale hakkını     veriyor” dedi.
Çetin Altan anında cevabı yapıştırdı:
“Marangoz hatası sonucu siz oradasınız!”
Şimşek gibi çakan bir zekâ pırıltısı.
Çetin Altan’ın “yeminli” karşıtları bile kahkahayı bastılar.