Covit ve tabii zorlayıcı bir süreçte olmam dolayısıyla kilo verdim. Tamam. İstekli olduğum bir alan sağlıklı kilomda olmak. Fakat kaslarım eridiği için ağrılarım geri geldi. Baş dönmelerim arttı. Derken doktor arayışına girdim.

 Bu süreçler yaşamda zaman zaman yaşandığı için artık o kısır döngüyü farkındayım. Bedenimle ilişkim her geçen arttığı için de onun dilini yavaş yavaş öğreniyorum. Çok korkuyorum her şeyden. Kilo alsam da versem de korku dolu hissediyorum. Bu son günlerde hava soğuk ve üstelik rüzgârlı. Yolda yürürken uçacağım diye korktum birkaç kere. Küçük bir çocukken öyle bir olayım var benim. Yokuş aşağı rüzgârlı bir günde annemin ve babamın elini bırakmamla birlikte resmen ayaklarım yerden kesildi ve uçtum. Ta ki karşıma çıkan bir ağaca sarılıncaya kadar devam etti uçuşum. Sonra ebeveynlerim yanıma geldi ve ağacı bıraktım.

Hazır bu olaya ve korkuma temas etmişken, buradan devam edeyim konuya. Zaman zaman geriye dönük okuduğum kitaplar var. Bunlardan biri yine elimde bugünlerde. Uzun uzadıya bilgilendirmeden bende vücut bulan bir kadının söylemini aktarmak istedim. Şöyle demiş:

“Şişmanlığımın bana dayanma gücü ve dünyada fiziksel bir mevcudiyet verdiğini hissediyordum. Bu yapmam gereken her şeyi yapmamı sağlıyordu. Fantezide kendimi büromdaki masada kocaman bir yer kaplarken görürdüm. Yapmam gereken (patrona itiraz etmek ve hizmet verdiğim topluluk için daha etkili bir kavga vermek gibi)her şeyi yapma gücüne sahip olduğumu hissediyordum. Kuvvetimi bu iriliğimden aldığımı hissediyordum. Sonra fantezimde eve dönüyor ve cüssemin farkına varmamla birlikte, zırh olarak kullandığım şişmanlığımla ilgili uzlaşmaz bir duruma adım atıyordum. Eve girerken orada ya şahsen yapmam ya da yaptırmam gereken tüm işleri hatırlıyordum. Tüm bunlara çok kızıyordum, hem hükmedici olduğumu hissetmeme hem de ailenin tüm alanının- isteyerek değil- benim olmasına da. Dolayısıyla bu durumda şişmanlığımın kendimi başçavuş gibi- büyük ve otoriter- hissetmemi sağladığını görüyorum. Bu fantezi dağılırken, kendimi zayıflamış gördüğümde, beni hemen etkileyen şey, sanki neredeyse yok olacakmışım ya da uçup gidecekmişim gibi, kendimi çok zayıf ve kırılgan hissedişim oluyordu.”

Aynen benim hissettiklerim. Kısır döngü dediğimde bu zaten. Sağlıklı ideal formum için ayak işlerini yaparken öyle bir döneme denk geliyorum ki vücudum eriyor ve ben bir şey yapamayacak kadar aciz hissediyorum kendimi. Bugün de temas ettiğim bu acizlik.

Aynı kitapta şişmanlığın işlevleri maddeler halinde sıralanmış. Bu maddelerden biri benim yazımın başlığı oldu. O yüzden alıntılanmayı hak etti. Şöyle denilmiş:

-“Şişman kadının kazanamayacağını ve aslında aynı kulvarda bile koşmadığını” herkes bildiğinden, şişman- kilolu- ismi var cismi yok- olma duygusu rekabet olanağını ortadan kaldırır.

Olay bu zaten. Görülmek, duyulmak o kadar doğal bir ihtiyaçken niye yan ürün olarak bir şeyler satın almam ya da bırakmam gerekiyor. Niye kendimi altta ya da üstte hissetmem gerekiyor. Kendime çok kızgınım çok! Niye? Mükemmel olamadığım için. Olanaksız olanın peşinden gitmek zaman kaybı. Yeterince zaman kaybettiğimi düşüyorum. O yüzden bol bol yazıyorum. Yazdıkça şifalanacak yaralarım. Biliyorum.