Hep yerin dibine batırdığımız yetmiyormuş gibi sonunda kadını betona gömmeyi de gördü bu memleket! Yerleşik hayata geçemeyen, medeniyet adına, ilim adına kılını dahi kıpırdatmayan, erkekliğini, cahilliğini kadın üzerinden test eden, asla yanılmaz artıkların duracağı yok! Aksine gün geçtikçe yeni yöntemlerle yeryüzünün en savunmasız, duygusal varlığını gözünü kırpmadan yok edebiliyor! Caydırıcı ceza da olsa, idam da olsa bunların duracağı yok! Sorun tarihin derinliklerinde ! Feodal tarım toplumunun kadına biçtiği rolün sonuçlarıdır bunlar!
Kadının erkekler tarafından biçilen rölü haricinde kendine ait bir dil edindiği anda karşısına dikilen cehalet, gün geçtikçe kadını yeni yöntemlerle toplumdan izole ettiği gerçeği aşikar! Hayatın her safhasında kadının bir şekilde erkek egemenliğine terkedilip, sadece bedeniyle varolmasının cehalet tarafından sinsice sağlandığı günümüzde, bedeni haricinde düşünce olarak ayak sesleri duyulan kadınların maalesef sonu kara toprak ve soğuk beton! Biat haricinde kadının cehalete karşı gösterdiği refleks çoğu kez -ülkede hemen hemen her gün görüldüğü üzere- ölümle sonuçlanmakta ya da kadın içine düşeceği girdapla korkutulup yaşayan birer ölüye çevrilmektedir. İç içe geçmiş bir çok sorundan, en çok etkilenen KADIN, giderek egemen kültürün tahakkümüne terk edilip, kendi ayakları üzerinde durma çabaları din ya da yerleşik kültürel yanlışlarla korkutulup sindirilmektedir kadınlar! Bu yerleşmiş düzen yanlışlarının temelinde, erkeğin kendine üstünlük bahşedip, kadını doğası gereği yaratılışındaki zayıflığı bahane ederek, lütfettiği hayat tarzındadır! Erkek her yönüyle, hatalarıyla sorgulanmaz konuma yükseltilip, cehalet en doğru gösterilmektedir.
Eğitim yönünden gelişimine set çekilip, evlilik gibi eşlerin eşitliği üzerine bina edilen kutsal bir kurumun gelişimini dahi, kadının cahilliğine endeksleyen, bütün ahlaki cihetleri menfaatleri için heba eden, erkek egemen toplumun dunnin kruger sendromlu bireylerinin cesareti hayret vericidir! Kadını eşyanın gerisine taşıyan, ev yada daha geniş anlamda toplum hayatında sadece hizmet eden konumuna getirilme çabaları, özellikle son dönemde vurucu hale geldiği görülüyor! Kadının bir çok vasfı gözardı edilip, yaşam alanları daraltılınca, zekası ve başarılarıyla adından söz ettiren kadınlara bu günün toplum hayatında farklı etiketlemelerle toplumdan izole edilme çabaları gün geçtikçe daha da alenileşmekte! Kadının eve hapsedildiği yetmiyormuş gibi, evde de kendi içine hapsolması gerektiği, kocasının hizmeti haricinde varlığından söz etmemesi gibi erkek egemen toplum uygulamaları yayılma alanı buldukça, KADIN yaşayan ölülere döndürülmektedir!
Hangi anlayış yada siyasi fikirde olursa olsun, bu gün erkek egemen toplumlarda Kadın bir şekilde sömürülmektedir. Kadın bedenin aşırı şekilde medya iletişim kanallarında vurgulanıp, düşünce yönünden geride tutulması neticesinde, ekranlarda boy gösteren kıt zekalı, ucube tipli kadın örnekleriyle, Kadın ahlaki olarak baskı altına alındı. Gelin kaynana, evlilik programlarıyla kadını sergi ürününe çevirip, reytinglere kurban eden, bedenleri ekranlardan cehalete pazarlanarak sunulan, aşağılık programlarla koordineli bir şekilde Kadının basitleştirildiği yetmiyormuş gibi siyasi olarak da Kadın toplum hayatında kutuplaştırılarak birbirlerine karşı hınçla dolmasına sebeb olunduğu gerçeği aşikar. Bir tarafın diğer tarafa kendi hayatını örnek göstermesi, içinde bulunduğu koşulları, giyim tarzını dahi üstünlük yada ahlaki göstermesinden anlaşılacağı üzere, KADIN şekilciliğe hapsedilip, düşünce olarak fikri anlamda toplum hayatının bütün katmanlarından soyutlandı. Sıkıştırıldığı alandan kafasını uzattığı anda, CEHALETİN KILICI hemen inmekte ve gün geçtikçe inanılması güç öldürülme şekilleri ile de pes dedirtmekte!
Herkesin bir şekilde dert yandığı Kadın cinayetleri, kabus olmaya devam ediyor! Kadını korumak için iyi niyetli girişimlerin yeterli olmadığı acı bir gerçek! Kimin ne yaşadığının bilinmediği, ekonomik olarak uğranılan tahribatlar, sorumluluk bilincinin basitleştirildiği gibi bir çok sorunun neticesinden kaynaklanan cinayetleri önlemenin yolu bir kaç ay verilen korumalarla sağlanamaz. Sorun temel de! Kadına biçilen rol de! Temel hakların sağlandığı, eğitimin düzgün verildiği, ekonomik olarak refah düzeyinin artırıldığı ülkelerde, azalan cinayetlerin sebepleri sorgulanmalı! Elinde tespihle, öldürdüğü KADIN üzerinden kendine kabadayı rölü biçen, SAPIENS’in dışında kalan, yeryüzünün en canavar maymunların duracağı yok! Kadını eğer korumak istiyorsak, bu maymunları eğitmemiz şart! Bunun içinde İNSANAT BAHÇELERİ mutlaka yapılmalı! Kadını korumak istiyorsak sorunlu tipler bu bahçelerden sergilenmeli tavır ve davranışları insanlara gösterilmeli. Eğitim şart klişesi hala dip diri....
DİPNOT:
Taşlanarak öldürülen KADIN filozof HYPATİE! Onu sinemaya da yansımış olan “Agora” filminden tanıyoruz. Yaşadığı dönemin en çok bilinen ve trajik hayat hikâyesi ile de en çok konuşulan kadın filozoflardandır. İskenderiye’de dünyaya gelen Hypatia matematikçi ve gökbilimcidir. Felsefe, geometri ve astronomi eğitimi almış ve bu alanlarda da ders vermiştir. Peki taşlanarak öldürülecek kadar büyük, hangi suçu işlemiş olabilir? Bunun için Sokrates’in “Historica Ecclesiastica” adlı eserine başvurabiliriz: İskenderiye’nin en önemli siyasi iki figürü olan İskenderiye Valisi Orestes ve İskenderiye Piskoposu Cyril arasında anlaşmazlıklara neden olacak bir politik tartışmanın öznesi olmak. Yani İskenderiyeli Hypatia’yı öldürülmesinin nedeni siyasete burnunu sokmasıdır. Ayrıca bir Pagan olarak düşüncelerini özgürce ifade etmek istemesidir. Kıpti Hristiyan bir çete tarafından taşlanarak öldürülen Hypatia, bilimde, felsefe ve siyasetteki mücadelesi ile hâlâ bir efsane olarak yaşamaktadır.
Kadın beden olarak DEĞİL düşünceleriyle var olduğunu bedel de ödese artık ortaya koymalı ve cehalete isyan etmelidir!