Giriş

İnşaat sektörü bugün, ülke ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Çalışan nüfusun %9’u inşaat işkolunda çalışmaktadır. Haziran 2017 verirlerine göre 1.930.000 kişinin inşaat işkolunda çalıştığını görmekteyiz.

Öte yandan iş kazalarını incelediğimizde ölümlü iş kazalarının en çok görüldüğü iş kolunun inşaat sektörü olduğu bilinmektedir.

Ülkemizde her gün ortalama 6 kişi iş kazaları sonucu hayatını kaybetmektedir. Çalışma hayatını denetlemekle görevli Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri her yıl inşaat sektörünü büyük bir titizlik ve yüksek orandaki sıklıkla denetlemektedir. Bu denetimlerde müfettişler doğal olarak inşaat işkolunda mevzuatın öngördüğü tedbirlerin alınıp alınmadığını, çalışanları bekleyen riskleri ve tehlikeleri kontrol ederler. Sonucunda eksikliğin nevi ve derecesine göre ya idari para cezası uygulamaktadırlar ya da şantiyenin mühürlenmesine karar vermektedirler.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Ne Diyor?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenlerin bu konuda neler yapması gerektiğini düzenlemiştir.

Söz konusu Kanun’un 4. maddesi “işverenin genel yükümlülüğü” başlığı altında düzenlenmiş ve her türlü tedbirin işveren tarafından alınması gerektiğini belirtmiştir.

Çok tehlikeli sınıfta yer alan inşaat sektöründe daha işe balamadan risk değerlendirmesi yapılması öngörülmüştür.

Temel olarak Kanun; işverene çalışanlarının işle ilgili sağlık ve güvenlik tedbirlerini sağlamak, eğitim vermek, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izlemek, denetlemek ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlamak üzerine kurgulanmıştır.

İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Bu ilkeden hareketle işi bir firmaya yaptırmak, sorumluluğun da işi yapan firmaya yüklenileceği anlamına gelmemelidir.

Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği Ne Diyor?

Yüksekte çalışmadan tutun işyerinin düzeni, temizliği istif ve depolamanın nasıl yapılacağına kadar tüm ayrıntılar belirtilmiştir. Gerek işverenler gerekse iş sağlığı ve güvenliği uygulayıcıları sürekli olarak devletten bir standart, hazır bir kontrol listesi beklemektedir. İşte tam da bu talepleri yerine getirecek uygulama basamakları işte bu yönetmelikte uzunca anlatılmıştır. İnşaat işverenleri gerçekten mevzuatta öngörülen tedbirleri harfiyen uygulasa bu kadar ölümlü iş kazaları olmayacaktır.

Uygulamada neler var?

Yapılan işyeri denetimlerinde istenilen dokümanların tam olduğunu söyleyen işverenler idari para cezası geldiğinde şaşırıp kalmaktadır. Oysa iş sağlığı ve güvenliği dokümanlarının tam olması işverenlerin cezadan kurtulacağı anlamına gelmemelidir. Çünkü, iş müfettişleri elbette dokümanları kontrol edeceklerdir ancak daha önemlisi sahada alınan tedbirlerin mevzuata ve standartlara ne kadar uygun olduğu ile alakalıdır. Örneğin iskele bağlantı elemanlarının orijinal aparatı yerine bir çivinin kullanıldığının tespiti dahi 19.000 TL ceza gerektirmektedir.

İşin durdurulmasına karar verildi ise o işyerinde çalışma yapılamaz

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 25. maddesine göre Bakanlıkça işin durdurulmasına karar verilen işyerlerinde çalışma yapılması yasaklanmıştır.

İşyerinde durdurulan işlerde izinsiz çalışma yaptıran işveren veya işveren vekillerine üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir hükmünden hareketle böyle durumlarda işverenlerin asla çalışma yapmamaları önerilmektedir.

İdari Para Cezası ve İşin Durdurulması Aynı Anda Uygulanır Mı?

Önceki düzenlemeye göre bir inşaat işkolunda iş sağlığı ve güvenliği yönünden yeterli tedbirler alınmamış ve hayati riskler taşıdığı tespit edilmiş ise hem idari para cezası hem de şantiyenin kapanması söz konusu idi. Ancak, 4 Nisan 2015 tarihli ve 6645 sayılı Kanunla bir değişiklik yapılmış ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 26. maddesinde değişikliğe gidilmiş ve madde şu şekilde düzenlenmiştir. “İşin durdurulması hâlinde, durdurmaya sebep olan fiilden dolayı ilgili idari para cezası uygulanmaz”. Böylece, işin durdurulması hallerinde ayrıca bir idari para cezası uygulamasına son verilmiştir. Çünkü işveren zaten şantiyesinin kapanması ile çok önemli maddi yaptırımla karşı karşıya kalmaktadır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

  1. Her ne sebeple olursa olsun inşaatlarda hiçbir çalışan iş kazası geçirmemeli ve hayatını kaybetmemelidir. Bunun için en temel önlemler yüksekten düşmemeli, yukarıdan çalışan üzerine bir şey düşmemeli ve elektrik çarpmamalıdır. Bu üç unsurun dikkat edildiği şantiyelerde ölümlü kazalar oldukça azalmıştır.
  2. İnşaat iş kolunda çok zorunlu olmadıkça fazla mesai yaptırılmamalıdır. İşin erken bitmesi için yüksek tempoda çalışma tarzından vazgeçilmelidir.
  3. İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirmek işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Görevlendirmeyi yapmak sadece bununla ilgili idari para cezasının uygulamasını engeller. Dolayısı ile yapı işlerinde tecrübesi olan iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi ve sürekli şantiye sahasında bulunması en doğru yöntem olacaktır.
  4. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının öngördüğü dokümanları hazırlamak yeterli değildir. Bu belgelerin hazır olması mevzuattan kaynaklanan idari para cezalarının gelmesini engelleyecektir. Örneğin, risk değerlendirmesini bir kez yapıp dosyada saklamak değil, asıl olan devinimi yüksek olan inşaat işkolunda her gün risk değerlendirmesi yapmaktır.
  5. Alınması gerekli tedbirlerin alınması yeterli olmayıp bunların kontrolü ve denetimi de işverenin yükümlüğündedir. Bu nedenle, resmi iş güvenliği uzmanının dışında sahada sürekli gözetim ve denetim görevini üstlenebilecek bir teknik eleman istihdamı işverenleri önemli ölçüde rahatlatacaktır.
  6. Dışarıdan hizmet almak işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır ancak, bu tür firmalarla yapılan doğru sözleşme ileride işverenin rücu hakkını sağlayabilecektir.
  7. Sınıf ortamında yapılan eğitimlerden ziyade her sabah işe başlamadan önce yapılacak 10 dakikalık eğitimlerin daha faydalı olduğu gözlemlenmiştir.
  8. İş kazası sonucunu hayatını kaybeden bir işçi için yapılacak yargılama ve soruşturmaların neticesinde 2-6 yıl arasında hapis cezası ve ortalama 950.000 TL tutarında bir yaptırımla karşı karşıya kalınmaktadır.