Bir il düşünelim. İhtiyaç üzerine belediyesi tarafından Revizyon ve İlâve İmar Planı Yapımı ihalesi yapılıyor. Emsallerine göre 450–500 bin liraya alınabilecek böyle bir ihaleyi “siyasi şemsiyesi” de olan bir firma 100–150 bin lira gibi “sembolik” denebilecek fiyata alıyor. Şehir plancıları, mühendis odaları ve emlakçılarla geniş katılımlı “istişare toplantısı” düzenleniyor. Belediye başkanı, ilgili birim müdürleri ve tabii ki müteahhidin de katılımıyla…

Başlanıyor çalışmaya… İstişare toplantısında dile getirilen imardaki kat adetleri ve inşaat yoğunluklarının artırılması konusundaki çalışmalar yerine “filan gitmiş müteahhidi görmüş, kendi tarlasını ticaret alanına tahsisi için anlaşmış” veya “müteahhidin ikamet ettiği vilayetten ilave imar planı yapılan vilayete gelip tarla satın almışlar!” yollu kasıtlı rant sağlamaya dönük anlatımlar konuşulmaya, duyulmaya başlanmış…
Firmanın 50 ayrı kişiden 50–500’er bin lira arası aldığını varsayalım. En az 2.500.000, en çok 25.000.000 TL yapar. Müteahhidin, taahhütlerinin yarısını yerine getiremediğini veya sonuçta onay organı olan belediye meclisince kabul edilmediğini varsaydığımızda “önceden aldıklarını” kısmen iade edeceğinden bu rakamların yarısının müteahhide kaldığını düşünelim. Kendisinin “Allah(!) bereket versin” diyerek cebine atacağı astronomik miktardaki haksız paralar için belki başkaları “Allah boğazında düğümletsin” diyecek.Lakin ihale bedeli, yasa dışı olarak aldığı/alacağı bu meblağların yanında “devede kulak” kalacak.
Bir de üstüne üstlük bu imar planı kesinleştikten sonra değişebilecek koşullar nedeniyle yapılacak en küçük bir değişiklikte dahi Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre müteahhidin “muvafakatı” şart olduğundan o ilin geleceği yıllarca bu zihniyetin ipoteği altında kalacak… İmar planı değişikliğin toplumsal yarar veya zararının değil, müteahhidin muvafakat için kapalı kapılar arkasında aldığı/alacağı paraların hikâyeleri anlatılacak...
Buraya kadar yaptığımız, “tahlil ve hastalığı teşhis” oldu. Şimdi sıra “tedavi”de…
Ameliyat masasındaki hastada “diğer organlara da yayılabilecek” bir tümöre rastlandığında hekim o organı hemen keser. İşte “hekimbaşı” olan belediye başkanı ve “ameliyat ekibinin” de yapması gereken, habis tümörü kesip atmak, kurtulmak, bu sayede çevre halkın “sağlıklı kalmasını” sağlamak… Bulunabilecek hukuki veya fiili bir sebeple tek taraflı iptal etmek, dolayısıyla müteahhidin revizyon ve ilâve imar planı yapmak yetkisini elinden geri almak ve ayrıca yeni mağdurların oluşumunu önlemek için de bunu acilen kamuoyuna duyurmak!
Müteahhit böyle bir durumda hukuken ne yapar? Tazminat talebinde bulunur. Belediye müteahhidin bu hukuk ve etik dışı davranışlarını kanıtlayabilir mi? Biraz zor. Hatta belki imkânsız… Peki müteahhit en fazla ne kadar tazminat isteyebilir? İhale bedeli kadarBu tazminat nasıl azaltılır? Belediye iptal kararını ne kadar erken verir ve ihale şartnamesi ne kadar iyi incelenirse…
Hele o belediye başkanı “siyasi koruma” yerine “hukuki koruma”yı önceleyen, haram lokma yemediği gibi yedirmem de diyebilecek kadar karnından konuşmayan, hızlı düşünme ve algılama yeteneği üst seviyede biri ise belediye meclisi ve il valiliğini de vebal altına koyacak, zararlı etkisi yıllarca sürecek böyle bir kaosun oluşmasında “üç maymun” oynanır mı? Sanmıyorum.
Hele yanı başında kendisi gibi zeki, çalışkan, atılgan ve dürüst bir il valisi de varsa aklı yeterince gelişmeyenlerin oynayacağı “üç maymun” yerine akıllıların oynayacağı “satranç”ta ilk hamlede “şah ve mat” denilerek oyun bir an önce sonlandırılır…
Aksi halde imar planı yönünden o ilin geleceği “kutlu” değil, “kurtlu” olur!