Ayrı ayrı evlerde uyuyup uyansak bile, aynı gün ve güneş hepimiz için doğuyor.

Va saymaya gücümün yetmediği envai çeşit nimet.

Hiç şaşmayan bu denge içinde ki biz insanlar hemen hemen her şeyi şaşıyoruz.

Mesela, selâm vermek;

Selâmlaşmamızın, sevgiyi topluma yaymaya sebep olduğunu bilmiyoruz.

 
Bir selâm, bir güler yüz, ibir nasılsın bizler arasında ki iletişimin anahtarı olur.

Oysa selâm, konuşmanın önünü açar.

 Hâl hatır sorulur, tebessüm ettiren espriler, sohbetler yapılır.

Konuşarak anlaşılır. Ortak noktalarda buluşulur.

 Ya da farklılıklara başka, zevklere tahammül etmeye alışılır.

 Hoşgörü yaygınlaşır.

Konuşa konuşa iletişimin sıcak yüzü, yüreğimizi ısıtır.

 Cinsiyet gözetmeksizin kardeşlik, birlik ve beraberlik duyguları toplumu kuşatır. 

İnsan verdiği selâmla, verilen insana bir adım daha yaklaşır.

 Alınan selâmla, bir adım daha atılır dostluğa, kardeşliğe.

 Yüzler tebessümle daha bir güzelleşir.

Günümüz insanı, selâma, konuşmaya, hatır sormaya, ziyarete gitmeye nedense pek vakit ayıramıyor.

Hâl böyle olunca da, arkadaşlığın ve dostluğun sıcak ortamını yakalayamıyor.

Ve bencilleşiyor, paylaşmayı bilmiyo,. daha az konuşuyor, dertleşiyor.

Bu durum da, bu tür insanları strese, sıkıntıya sokuyor, sinirli, çekilmez bir hâle getiriyor.

 Çevresiyle ve kendisiyle barışık olmadığı için, etrafına da hep sıkıntı veriyor. 


Bu olumsuz tabloyu ortadan kaldıracak şifre; selâmdır.

 İnsanı insana yakınlaştıran, sevdiren, saydıran, anlaştıran iletişimin altı hecelik ismi  “Selâmünaleyküm” demekten ibarettir.

Ayser ÖZBAKIR