Uzun zamandan beridir çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazarak, güncel konular üzerine hasbihal ediyor, siz değerli okuyucularımın istifadesine sunuyorum.
Geçtiğimiz hafta kendi kendime dedim ki; buram buram Anadolu kokan türkülerimiz var bizim.
Birçok türkünün de gerçek hikâyesi olduğunu, hikâyelerin özet olarak kafiye halinde mısralara dönüştüğünü ve enstrümanlar eşliğinde okunduğunu biliyoruz.
Öyleyse ne diye gerçek hikâyesi olan türkülerimizi geniş kitlelere tanıtmıyoruz?
Karar verdim, bundan böyle bildiğim hikâyeleri bir bir okuyucularımın bilgisine sunacağım dedim.
Bu düşünceyle geçtiğimiz hafta Malatya yöresine ait olan “Suna’m” isimli türkünün yürek burkan acıklı hikâyesini bu köşede yazdım.
Bugün de Erzurum yöresine ait olan “Kırmızı gül demet demet” isimli duygu dolu türkünün hikâyesini bildiğim kadarıyla yazayım dedim.
Hikâye şöyle rivayet edilir:
Annesinin tek oğlu Mehmet, Erzurum yöresinde yetiştirdikleri ürünleri, bugünkü Ermenistan’ın başkenti, o dönemler önemli ticaret merkezi olan Revan’a (Erivan) kervan ile götürüp satmaktadır.
Karayağız, güçlü kuvvetli Mehmet, annesine her akşam bahçelerinden derlediği gül demetini getirir.
‘Sevgi ve saygı’ ifadesi olan gül demetini anne duvara asıp kurutur, onlara baktıkça oğlunu görür gibi olur.
Ancak vebaya yakalanan Mehmet, Revan’da ölür ve bir çalı dibine gömülür. Bir Mehmet değildir ölen, kervanın çoğu da bu amansız hastalıktan kurtulamaz.
Ağır ağır Erzurum’a giren kervanı analar, babalar, yavuklular meraklı gözlerle beklemektedir, ama gidenlerin çoğu gelmemiştir.
Mehmet’in anası durumu öğrenince, deli olur, dağlara düşer, ağıtlar yakar, elinde bir demet kırmızı gül, dilinde şu türkü canlanıverir:
Kırmızı gül demet demet,
Sevda değil bir alâmet,
Gitti gelmez o muhannet,
Şol Revan’da balam kaldı.
Kırmızı gül her dem olsa,
Yaralara merhem olsa,
Ol tabipten derman gelse,
Şol Revan’da balam kaldı.
Kırmızı gülün hazanı,
Ağaçlar döker gazeli,
Kara yağızın güzeli,
Şol Revan’da balam kaldı.
Önümüzdeki hafta bir başka türkünün hikâyesini nakletmek üzere, türkülerimiz kadar güzel ve değerli günler dileklerimle…
Bilal KARADAĞ