Kütahya eski Osmanlı Sancağı olması münasebetiyle fazlasıyla kültür ve folklor zenginliğine sahiptir. Etrafını çevreleyen kaplıcaları ( Ilıca , Yoncalı ) , Çamlıca’sı , Hisar’ı , Hıdırlık Tepesi, 1970’li yıllara kadar Sultanbağı , Gündükveren ve Müderris Bahçeleri ile sıhhat , eğlence ve mesire yerleri pek çoktur. Tüm bu güzellikler arasında yerli halkı da gezintiye , sefaya ve mesireye (piknik) düşkün yaşamıştır. 1970’li yıllara kadar faytonlarla , tek atlı arabalarla yukarıda belirtilen yerlere yazın gidilir , çadırlar kurulur 15 gün , 1 ay bazen 3 ay oralarda kalınırmış.

Bundan yıllar önce o yılki kazancı kötü olan bir aile Ilıcaya gidemeyeceklerini anlayınca bir çare ararlar ve sonunda evlerinin çatı kiremitlerini satıp döndüğümüzde çalışır tekrar alırız diyerek, Ilıcaya gitmeye karar verirler. Biraz da yazın son dönemi olan güze denk gelir herhalde ki Ilıca’ya giderler. O devirde şimdiki gibi vasıta çok olmadığından, bir atlı araba veya fayton birilerini götürdüğünde dönerken de başkalarını getirdiği gibi , bir başkalarından da “ bizi falan zaman götürüver “ diye sipariş alırlarmış. Bilhassa Ilıca şehir merkezine en uzak kaplıca olduğundan oraya giden bir aile şehire 2 – 3 ay gelmezmiş. Bu olayın kahramanı aile de biraz zamanı uzatırlar ve Kütahya’ya döndüklerinde karşıdan bakıyorlar dağlar karla kaplı “ eyvah yandık “ çığlıklarıyla bir an önce evlerine koşarlar. Kapıyı açtıklarında tüm eşyalarının (Yatak , yastık , yorgan , kilim , minder , giyecekler v.b) kar sularından perişan hale geldiğini görüp otururlar ve başlarlar ağlaşmaya ;





Kar mı yağdı

Kütahya’nın dağına aman
Ateş düştü
Ciğerimin aman , bağına hey!

***

Gül döşetmiş Şalvarının ağına aman
Gayırma sevdiğimGün böyle kalmaz
Yanar derunumun ateşi sönmez hey!


Diyerek ağıtlar yakarlar. Bu ağıt zaman içinde dilden dile dolaşarak türkü haline gelmiş ve Kütahya folklorunde birinci zeybek oyunu olarak yerini almıştır.


Editör: Adıyaman Haber