“ Seni seviyorum tatlım, senin başkasının sevgisine ihtiyacın yok! “ dese de biryanım; diğer yanım feryat figan bağırıyor “ insanlık için ne olur sevin beni! “

Ne biçim iştir, ya Rabbim! Bazen nasıl oluyor da bu kadar soğuk ve itici geliyor yaşam. Bütün renkler kayboluveriyor ve koyu bir karanlık kaplıyor her yanımı. İçimi, dışımı buz gibi bir hava kurutuyor da kurutuyor. Hissizleşiyorum. Donarak ölmek böyle bir şey olsa gerek, diyorum.

Sonra bir silkeleniyorum ve şairin de dediği gibi “ inadına yaşamak “deyip koyuluyorum yola. Günlük işlerin içinde akıp gidiyor zaman. Bir de bakmışsın bir gün daha bitip gitmiş hayhuyun içinde. Ertesi sabahın umuduyla, her yeni başlangıcın getirdiği o “ bilinmezlik “ duygusunun şevkiyle koyuyorsun başını yastığa. Dalıyorsun uykuya. Belki gördüğün rüyanın bir yerinde uyanıyorsun uykundan. Şaşıp kalıyorsun ben mi rüyanın içindeyim ya da rüya mı benim içimde!