“Hey sen, beni yargılayan densiz! Dürüstlükle patavatsızlığın ayırdına var.” Diye bas bas bağırasım var. Hemen ağzımı ellerimle kapatasım geliyor sonra da. İçten içe bağıran öfkeli bir ses… Çok canım yanıyor çok! Geçenlerde mesaj yazan bir arkadaşım; “ Canının acıdığı yerden öperim.” Demiş. İşte bu kadar!

Yoksa paylaşılan hiçbir acı yok aslında. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Böyle olunca yıllardır diyemediğim “ Başın sağ olsun! “sözüne bir de; ortak paydada “ Acını paylaşıyorum “ sözü de eklenecek artık. Çekilen “ evlat acısı “ bile olsa o kadar farklı ki aslında paylaşılan. Ben senin üzerinden kendi acımı yaşıyorum aslında. Yoksa sana koyduğum bir katkı yok. Belki züğürt tesellisi de olsa; olsa olsa yalnız olmadığını vurgulamış olurum, insan olmanın paydasında.

Paylaşılamayan bir acının yası da, acıttığı yer de çok farklıdır yine. Sadece farklıdır. Yoksa seninkinden ( ya da benimkinden ) yola çıkarak daha az ya da daha çok değil. Sen anladın beni değil mi? Öyleyse çekil yolumdan. Bırak, su akar yolunu bulur.

Oğlumla aynı şehirde yaşamadığım zaman kesitleri oldu hayatımda. Birden bire boşalmış gibi olurdu o şehir. Şimdi şehir değil dünya değiştirdi. Öyle bir boşluk ki hissettiğim, bazen beni yutacak gibi geliyor.

Onun için diyorum ki; “ Her kayıp emsalsizdir. Maval okuma bana. “