Bazı hafta sonları, tam aksiyonel olarak yaşanır. Bu hafta sonu da onlardan biriydi. Birkaç gün öncesinden kararlaştırılmış olarak, evdeki koltuklar makinayla yıkanacaktı. Koltuk yıkama malzemelerini, asansöre taşıyarak, ikamet ettiğimiz daireye çıkacağız.

Aniden asansör asılı kaldı. Sanırım elektrikler kesilmişti. Kaçıncı katta kaldık bilemiyorum! Lambalar yanmıyor, telefon çekmiyor, kapı açılmıyor.

Koltuk yıkamacı, az panikliyor. Aslında bende panikliyorum, ama çaktırmamaya çalışıyorum. Asansör kapısına vuruyoruz, duyan yok.

Bir süre öyle kalakaldık. Tekrar kapıya vurunca, yöneticimiz duydu ve anahtarla o kattaki kilidi açtı da dışarıya çıkıp, rahat bir nefes alabildik.

Meğer tam da yöneticinin oturduğu katta durmuşuz. Zor bela yıkma cihazını dairemize çıkarabildik.

Bir süre bekledik ve elektrikler geldi.

Tam hazırlık yapıp, yıkama başlayacaktı, bu defa su kesildi.

Zor zor suyu tedarik etmeye çalıştık, bir koltuk yıkanmaya başlandı, yine elektrikler gitti.

Tedaş’ı arıyoruz, “o mahalleden çok arıza telefonları geliyor, bir arıza var, gidermeye çalışıyoruz” diyorlar.

“Ne zaman elektrikler gelir?” diyoruz, “yaklaşık 2 saat sonra” diyorlar.

Halı ve koltuk yıkamacı esnaf, “bayram arifesi olduğu için, çok iş biriktiğini, elektrikler gelinceye kadar, bari gidip başka işleri yapayım” deyince, “olur” dedim.

Merdivenlerden inen usta, gittikten on dakika sonra elektrikler geldi, “gel” diye haber veriyorum, yoldayken tekrar elektrikler gidiyor “gelme” diyorum. Artık şaşırıp kaldık, içeriler darmadağın, her şey uluorta dağıtılmış durumda.

Tedaş’ın elamanları elektrik dağıtım panosunun yanında oturmuşlar, bekliyorlar. Merak ediyorum yanlarına gidiyorum. “Hayırdır, bu kesintiler neyin nesi, ne olacak?” diyorum. “Aşırı yüklenme var, trafo kaldırmıyor, sürekli şarteller düşüyor, onu bekliyoruz, kesilince müdahale edelim diye bekliyoruz” diyorlar.

Binanın önünde ustayı bekliyorum, gelince yine asansöre biniyoruz.

Tabi yine elektrikler kesiliyor, biz yine mahsur kalıyoruz. Yine telefon çekmiyor, yine lambalar yanmıyor, biz yine kapıyı yumruklamaya başlıyoruz.

Yine yönetici geliyor ve kapıyı açıyor, ancak biz bu defa gerçekten panikliyoruz. Yeni nesil asansörlerin düşme ihtimali yokmuş deniliyor, ama insan o an da mahsurken farklı duygularla baş başa kalıyor. Hele bir de panik atak ya da farklı bir rahatsızlığınız varsa, vay halinize.

Hasılı zor bela koltuklar, yıkanırken, usta da renk falan kalmıyor, korku ve endişeden ne yaptığını bilmiyor. Konuşturmaya çalışıyorum, biraz rahatlasın, gevşesin diye, ama ne mümkün.

Bir ara sohbet arasında, “abi sana bir itirafta bulanayım mı?” deyince, “hayırdır buyur” dedim.

“Asansörde sen yanımda olmasaydın, ben panik yapar, kalp krizinden giderdim!” dedi.

“O kadar panik yapıp, korktun yani?

“Evet, daha önce bir binanın asansöründe 8 saat mahsur kaldım, kimse asansöre bakmadı, sesimi duymadılar bile. O gün bugündür, asansöre binmekten korkar oldum. Yüksek kat değilse, merdiven çıkmaya çalışıyorum. İyiki yanımda sen vardın, yoksa sonu çok kötü olabilirdi.” diye itirafta bulundu.

Bütün bu şansızlıklardan sonra, vatandaş olarak birkaç soru sormak gerekiyor.

Elektrikler kesilecekse, vatandaşın haberi olmalı mümkün olduğunca.

Elektrik trafosu yüklenmeyi kaldıramıyorsa, gücü biraz daha arttırılmalı.

Hasbelkader asansörde mahsur kalan birinin panikleyip, kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesinden, kim ve nasıl bir sorumluluk ortaya çıkacak?

Ani elektrik gelgitlerinde, arızalanan elektrikli cihazların bozulmasından, kim, ne kadar sorumlu olacak ve zarar-ziyanını karşılayacak.

Korku, endişe ve yorgunlukla, bir hafta sonunu böylesine sıkıntılarla geçirdik çok şükür. Allah beterinden esirgesin. Çünkü ne zaman ne olacağını kimse bilemiyor, her an her şey olabiliyor.

Kerim BAYDAK

[email protected]