Ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zengin ve kibirli bir adamla karşılaşır. Birinin kenara çekilmesi lazım.

Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa seslenir:

  • Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.

Diyojen, kenara çekilerek cevap verir:

  • Ben çekilirim!

Şimdi bu iyi midir, kötü müdür? Kar mıdır zarar mıdır? Bunun başka yolu yok mudur? “ Laf sokmak “, “ Taşı gediğine koymak “ gibi daha birçok deyimde altı çizilen; bana göre anlık bir “ üstünlük hazzı “ yaşatan karakter kusurunu, övülen “ hazır cevaplılıktan “ayırıcı bir nokta var mıdır, benim göremediğim?

Anlayacağınız yine bir sorgulamayla kafam meşgul. Ben bunu, yani “ hazır cevaplılığı “ hep bir lüks olarak görmüşümdür, bende olmadığını düşünerek. Hâlbuki bende de varmış eksik olduğum alanlarda. Yani kendimi kısa hissettiğim alanlarda, öyle bir savunmada oluyorum ki; söz düellosunu kazanmamam mümkün değil. Eee, nede olsa sözcüklerle oynamak benim işim.

Bugün, bunu bir kusur olarak görüyorum ve “hazır cevap “ olmamak( tabii algıladığım anlamda) adına elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Bunu destekleyeceğini düşünerek, bir başka ünlü “ hazır cevapla “ yazımı bitiriyorum.

“ Napolyon savaşta İspanya’ yı yenmiş. İspanya Kralı demiş ki:

  • Siz ancak para ve mal için savaşırsınız, biz ise namusumuz ve şerefimiz için savaşırız.

Napolyon şöyle cevap vermiş:

      -Evet, insanın neyi eksikse onun için savaşır.