“Oy Zulüm Zulüm” başlığıyla yazmış olduğumuz bir önceki yazımızda, cumhuriyetin ilk yıllarında ibadethanelerin kapatıldığına, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yasaklandığına, toplumsal ibadetlere müsaade edilmediğine vurgu yapmıştık.

Dini değerlerimizin neden yasaklandığına, toplumsal baskıların neden yapıldığına dair kaleme almış olduğumuz yazımızı, bu gün kaldığımız yerden devam edelim istedik.

“Oy Zulüm Zulüm” başlığıyla yazdığımız bir önceki yazımızı, bu gün “Hayim Nahum Planı Takır Takır İşliyor” başlığıyla devam ettirmemizin sebebi şudur:

Vaktiyle, Lozan antlaşmasını yapan Türk heyetinin içinde tüm desiselerini Müslümanlar üzerine kurmuş Hayim Nahum isminde bir hahambaşı vardı.

Heyete bilinçli olarak dahil edilen şeytanın yeryüzündeki temsilcisi konumundaki bu hahambaşı, Kur’an ahkâmını ortadan kaldırmak, milleti dinsiz yapmak için o yıllarda türlü hinliklere başvurdu.

Örneğin, Lozan antlaşması öncesinde İngiltere’ye gitmiş, emperyalizm şeflerine ve halis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek, şu teklifte bulunmuştu:

“Siz Türkiye’nin mülki tamamiyetini kabul edin, ben İslâmiyeti ve İslâmi temsilciliklerini onlara ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ederim” ve dediğini de yaptı.

Dün dini değerlere yasak getirilerek, bugün ise enformasyon yoluyla kitlelerin bilinçaltı kirletilerek toplum hızla asimilasyona uğratılıyor, dejenere ediliyor. Bütün bunlar Hayim Nahum’un sinsi planlarıdır.

Dikkat ediyor musunuz; toplumumuz bilinçli bir şekilde asimile ediliyor, değerlerimiz erozyona uğratılıyor.

Tecavüzden çarpık ilişkilere kadar her tür temayı bol bol kullanan TV dizileri, reyting için hiç sınır tanımıyor. Ne yazık ki RTÜK de izlemekle yetiniyor!

TV dizileri, geleneksel Türk aile yapısını ve dünyaya örnek ahlak anlayışımızı temelinden dinamitleyen bir sürecin silahına dönüştü.

Cinsel öğeleri sonuna kadar istismar eden diziler, reyting garantisi olarak gördüğü bu yöntemle her türlü yozlaşmaya meşruiyet kapısı açıyor.

Reyting bahanesine sığınılarak dizilere katılan cinsel sos (!) çocukları da hedef alıyor. Çocukların psikolojisi bozuluyor, bilinçaltı zararlı unsurlarla dolduruluyor.

Ahlaksızlık meşrulaştırılıyor. Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz!

Türk aile yapısı dinamitleniyor. Toplumsal kabul görmeyen algılar dayatılarak, toplumun temeli olan aile dinamitleniyor.

Şiddetten tecavüze varıncaya kadar her türlüsünün yer aldığı, yatak sahneleri ile dolu, çocuklara karşı cinselliğin normalleştirildiği, parçalanmış ailelerin, birbirlerine ihanet eden aile fertlerinin anlatıldığı dizi filmler sabahtan akşama kadar televizyon ekranlarından eksik olmuyor.

Reyting (izlenme oranı) yarışındaki kanallar dizi üzerine dizi yayınlıyor. Bazı televizyon kanalları ise artık sadece dizi kanalı haline geldi.

Diğer taraftan ekonomik kriz nedeniyle geliri düşen dizi yapımcıları ile reklam pastasından aldığı payı yükseltmek için reyting savaşını sürdüren kanallar, durumu düzeltmek için bir zamanlar Yeşilçam’ın keşfettiği açık-saçık filmlerle işi götürmeye yöneldi.

Toplumun temel değerlerini hiçe sayan, aile kurumunu çökertmeye yönelik diziler ekranları kapladı.

Yaşanan bu olumsuzlukların tamamının yegâne sebebi, ilk başta da vurguladığım gibi; şeytanın yeryüzündeki temsilcisi olan Hayim Nahum planlarının ta kendisidir. Bilin istedim.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

                                                                                 Bilal KARADAĞ

                                                                          [email protected]