Bir cuma günü mezarlığa gittim Anneme, Babama Fatiha okumak için birde baktım ki yaşlı bir adam, bir elinde bastonu bir eli belinde seke seke geliyor. Amca dur hele dedim nereye gidiyorsun, Hanımımın mezarına sohbet etmeye gidiyorum dedi. Kısa bir sohbetten sonra amcayı uğurladım. Kalemi kağıdı çıkarıp amcayla aramızda geçen sohbeti yazmaya başladım. Bakalım ne yazmışım.
Hayat arkadaşım... Sen gidince;
Üç beş gün çocuklar torunlar yanımda kaldılar
Torunların cıvıltısından evimizin içi şenlendi
Onların varlığında seni görüp avundum
Ama bu akşam çoluk çocuk hepsi eve döndüler
Yalnız kalınca seni aradım, evin içinde felli fellik
Seni aradım, yetim gibi, öksüz gibi seni aradım.
Vakit geç olmuştu ama uykum gelmiyordu,
Acaba gözlerim bana yalan mı söylüyor diye
Odalara tek tek bir kez daha baktım.
İşte sessiz ve sensiz geçireceğim ilk gece,
Gerçeklerle yüzleşme zamanı.
Öylesine alışmışım ki sana uyku girmedi gözlerime,
Sulu gözlerle odalar arası dolandım durdum.
Gözyaşlarımın değmediği hiçbir köşe kalmadı.
Saymadım her odaya kaç defa girip çıktığımı,
Ama şunu iyi bil ki ben sana muhtacım,
Sensizliğe asla dayanamıyorum be gülüm...
Nihayet tan yeri ağardı sabah ezanı okundu.
Sağ elimde bastonum, sol elim belimde
Üçayak üzeri seke seke mezarlığın yolunu tuttum…
Sensiz geçen gecenin hasretini gidermek için,
Toprağın soğuk yüzüyle karşılaşınca,
Bir kez daha anladım ki sen yoksun be gülüm.
Mezar taşların beni zamansızca terk edip gidişini
Ve yalnız kalışımı yüzüme haykırıyorlardı.
İnsan hiç mezarın soğuk yüzünü sever mi…?
Ben seviyorum be gülüm çünkü sen varsın içinde.
Sen var ya sen beni mezarlık tiryakisi yaptın.
Anasız babasız yaşamaya alıştım ama
Her gün mezarına gelip gidiyorum,
Bir gün Rabbim beni sana getirinceye kadar,
Gerçek manada kavuşuncaya kadar,
Manevi dünyada buluşuncaya kadar,
Bundan böyle; Gece duvarlarla gündüz mezar taşınla
Konuşmak kaderim oldu be gülüm…
Fadlı DOĞAN Eğitim Şefi/Kamu Yönetimi Uzmanı