Kardeş kardeş geçineceğiz derken, ipin ucunu kaçırdık sanırım. Börtü böcek, hayvan bitki, doğada yaşamaya istekliyim. Fakat korkularım çok yoğun. Hep dua ve meditasyonla aşmaya çalışıyorum.

Dün yine bahçede dolaştım, içeri girdim ki…

Karnımdan bir vızıltı mı yoksa gurultumu desem, pek de anlam veremediğim sesler geldi. Çok yorgundum. Bedenimi ihmal ettiğimi düşündüm. “ Hazır bağırsakların sana ses veriyor, dinle! “ dedim kendime. Bir de eylem yapayım, işime ara verip karnımı okşayayım dedim.

Dememle eyleme geçmem an meselesi oldu. Penyemi yukarı sıyırmamla, bir arı ayaklarımın dibine ters kepçe düştü. Maalesef o korkuyla terliğimle ezdim onu. İçim acıdı.

Şortumla penyemin arasına sıkışıp kalmasaydı, o benim canımı yakacaktı. Evet, fazla samimiyet can yakıyor. Bazen de can alıyor.

Ne bileyim işte! Böyle anlarda kafam çok karışıyor.

(Gündemime de pek uydu. Kampta, börtü böcek bir aradayız yine. Olumlu bir örnek vereyim bir tane de, eşitleyelim. Her sabah sincaplara “ günaydın “ diyorum ilk olarak. Bazen de onlara avucumdan fıstık yediriyorum. Henüz kabak çekirdeğini nasıl yediklerini gözlemlemedim. O da olacak inşallah)