90lı yılların başı, eski otogar üstünde dükkânım var ama ekonomik olarak sıkıntılı bir dönemden geçiyorum. Oto alım satımının gözde olduğu bir dönem. Bir araç günde 2-3 el değişiyor. Yakın arkadaşım Bülent Göksu ile bizde oto alıp satalım diyoruz. Bitlis Adilcevaz da bir reno bulduk alıp geldik. Ama bir ayı geçti satamadık.

Aynı zamanda sürücü kurslarının da yoğun iş yaptığı bir dönem. Bir teklif geldi Ankara’ya gidip 21 gün kurs göreceğim ve Trafik Kuralları Ve Mevzuatı Usta Öğreticisi olarak ders vereceğim. Ankara’ya gitmeden bir gün önce Cemal Kızıldağ aracımıza müşteri oldu. 500 milyon kapora verdi, gerisini üç gün sonra ödeyecek. Ben o peşinatı alıp Ankara’ya gidiyorum. Paranın geri kalan kısmını Bülent’e verecek.

Cep telefonları henüz yok o nedenle iletişim sıkıntılı. Yaklaşık beş gün sonra Bülent bana ulaşıp Cemal’in aracı iade ettiğini söyledi. Ne yapalım geldiğimde görüşürüz diyorum ve ben kursuma devam ediyorum.

Bu süreçte Halit Özbay, Hacı Turgut, Erol Özbay gibi arkadaşlar o dönemin meşhur Tarkanın kahvesinde vakit geçirmek için güya şaka olsun diye Cemal’e Asım, Cemal o paranın üstüne su içsin, ben Cemale paramı veririm, parası yandı diyor, diyerek Cemali dolduruşa getiriyorlar. Benim bunlardan haberim yok olması da mümkün değil.

Kursu tamamladım döndüm, dükkânda oturuyorum. Bülent’te Antep’te olduğundan henüz görüşemedik. Kapıda Cemal beliriyor. Ben paramı almasını bilirim, erkeksen verme v.b diyerek posta koyuyor. Ben evveliyatından haberim olmadığı için ne diyorsun sen diye anlamaya çalışırken Cemal saymaya devam ediyor. Bunun üzerine bende sinirlenip ne diyorsun lan sen erkeksen gel al vermiyorum, diyorum. Tam birbirimize gireceğimiz sırada hararetli konuşmadan olayın farkına varan esnaf yetişiyor bizi m aramıza girerek olayı önlüyor. Cemali sürükleyerek götürüyorlar ama bu sırada Cemal ben paramı almasını bilirim diye saydırıyor. Ben de peşinden erkeksen gel al diye karşılık veriyorum. Aradan günler geçiyor Cemal’den ses yok.

Aylar sonra öğreniyorum ki Cemal’in sessizliği farklı. Dükkânımın üç sıra ilerisinde Cemal’in abisi Mehmet Kızıldağ’ın da dükkânı var. Olayı öğrenen abisi aynı gün yanımda çalışan yeğenim Hüseyin Taş’ı çağırıp bahse konu olan parayı veriyor ve git bunu bizim Cemale ver ve dayım gönderdi de, ama dayına da bir şey söyleme diyerek tembih etmiş.

Bu nedenle Cemal dükkânını bastım paramı aldım diye yiğitleniyor. Olaydan haberi olmayan ben de resti çektim bir daha semtime uğramadı diye yiğitleniyorum…….da ….şimdi burada ben mi yiğit, Cemal mi yiğit yoksa Cemalin abisi Mehmet Kızıldağ mı yiğit. Sizce hangimiz yiğit.

ASIM ÖCAL

28.5.2016