Halk Fırkası’nı, halkın görüş ve düşüncesini alarak halka birlikte halkçılık esaslarına dayalı kurdu.

Halk egemenliğine dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Halkı yönetime kattı. Ülkeyi halkla birlikte yönetti.

Hak ve sorumluluğunun bilincinde olan yurttaşlardan oluşan bir toplum hedefledi.

Bu ancak nitelikli bir eğitimle mümkündü.

Cumhuriyet kurulduğunda nüfusun yüzde 5’i okuryazardı.

Nüfusunun yüzde 5’i okuryazar bir toplumda hak ve sorumluluklarının bilincinde bir toplumun yaratmak mümkün değildi.

Harf devrimini yaptı.

Kara tahtanın başına geçti.

Halkına okuma yazma öğretti.

Osmanlı Devleti bir din-tarım toplumuydu.

Ekonomi tarıma dayalı işliyordu.

Tarım geleneksel yöntemlerle yapılıyordu.

Verim çok düşüktü.

Zenginlik yaratmıyordu.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti bir din-tarım toplumu yapısı üzerine kuruldu.

Toplu iğne üretecek bir sanayi bile yoktu.

Atatürk Orman Çiftliği’ni kurdu.

Traktörün direksiyonuna geçti.

Halkına modern tarımın nasıl yapılacağını öğretti.

Osmanlı’nın giyim tarzı, çağın gerisinde kalmıştı.

Atatürk’e göre, Türk halkı giyim kuşamıyla da modern dünyada yerlerini almalıydı.

Ülkenin en muhafazakâr ve tutucu yerlerden birisi olan Kastamonu’ya gitti.

Halkın arasına katıldı.

Şapka taktı.

Şapkanın festen daha çok yakışan bir giysi olduğunu gösterdi.

Halkına modern ve güzel giyinmeyi öğretti.

Balolar düzenledi.

Balolarda dans etti.

Halkına modern toplumun yaşam tarzını gösterdi ve öğretti.

Kadınına değer vermeyen bir toplum, sakat kafalı bir toplumdur dedi.

Medeni Kanun çıkarıldı.

Kadınları, dört duvar arasına hapseden anlayışa son verdi.

Kadınları, sosyal yaşama kattı.

Kadın erkek eşitliğini getirdi.

Kadınların, muhtar, belediye başkanı ve milletvekili olmalarını sağladı.

İnsanlık tarihinde bir ilkin altına imza attı.

Çocuklar, ülkenin geleceğiydi.

Türk Kurutuluş Savaşı’nın kararlarının alındığı,

Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı,

Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu 23 Nisan 1920 tarihini,

Çocuk bayramı olarak ilan etti. Çocuklara önem ve değer verilmesini sağladı.

Gençlere, Cumhuriyeti biz kurduk, sizler yaşatacak ve ileriye taşıyacaksınız dedi.

Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a çıktığı 19 Mayıs gününü, Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan etti.

Gençlere ne kadar önem verdiğini gösterdi.

En büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk Gençliğine emanet etti.

Tam bağımsızlık için Milli Egemenlik için, ekonomik egemenliğe, ekonomik bağımsızlığa sahip olmak gerekir.

Siyasi ve askeri zaferler, ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılmış olan askeri başarılar yaşayamaz, kısa zamanda sona erer” dedi

Dışa bağımlı olmayan ulusal bir ekonomi modeli geliştirildi.

Ben, manevi miras olarak, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış düstur (kural) bırakmıyorum.

Benim manevi mirasım, ilim ve akıldır.

Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.

Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilim rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar dedi.

Akıl ve bilimi miras olarak bıraktı.

Ömrü cephelerde savaşarak geçmişti.

Cumhuriyeti kurduktan sonra Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Millet hayatı tehlikelerle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir” dedi.

“Yurtta barış dünyada barış” dedi.

Türk dış politikasını ülkede ve dünyada barış üzerine inşa etti

9 Şubat 1934 tarihinde Atina’da; Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında, Balkan Paktı (Balkan Antantı) dostluk ve barış anlaşması imzalandı.

7 Temmuz 1937 tarihinde Tahran’da Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı Barış ve Dostluk Anlaşması imzalandı.

  1. çevresi bir barış ve huzur bölgesi oldu.

Çanakkale Savaşı’nda cephede çarpıştığı, kendi iradeleri dışında Çanakkale’de savaşmak zorunda kalan ve ölen Anzak askerlerinin annelerine 1934 yılında mektup yazdı.

Mektup da: "Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik'lerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır" dedi.

Çanakkale’de ölen Anzak askerleri annelerinin şahsında dünyaya önemli bir mesaj verdi. İnsanları, savaşmaya değil barış içinde yaşamaya davet etti.