Padişahlardan biri, yeni vergiler koyduğunda ya da mevcut vergileri artırdığında, sadrazama;

"Git bakalım, halkın arasında bir dolaş. Vergilere alışmışlar mı?" dermiş. Sadrazam da, halkın arasında dolaştıktan sona padişaha;

"Padişahım, halkın suratı biraz asık, canı da sıkılmış durumda ama işlerine devam ediyorlar..." dediğinde padişah da şu şekilde yorum yaparmış. 

"Tamam, demek ki sorun yok. Alışırlar alışırlar..."

Bir süre sonra yine vergiler artırıldığında, padişahın talimatı üzerine sadrazam halkın arasında dolaşır ve izlenimlerini aktarırmış;

"Padişahım, bu kez suratları çok asık. Merhaba desen, yüzüne dik dik bakıyorlar. Sonraki her an kavga edecek gibiler. Suratlarından düşen bin parça. Galiba bu kez vergileri çok artırdık."

"Yok yok. Merak etme sen. Önemli bir şey gözükmüyor. Alışırlar, alışırlar..."

Bu böyle devam etmiş gitmiş.

Günlerden bir gün, yine yeni vergiler getirildiğinde, sadrazam halkın arasına karışmış, dolaşıp geldiğinde şaşkın bir vaziyetteymiş.

"Padişahım hiç sormayın. Bu kez kafam karmakarışık. Çünkü hiçbir şey anlamadım. Herkes çok neşeli, gülüyor hatta sokaklarda dans ediyorlar, oynuyorlar..."

"Aman" demiş padişah.

"Eğer halk dans etmeye ve oynamaya başladıysa, demek ki durum çok kötü . Hiçbir şeyi umursamıyorlar demektir. Galiba vergileri çok artırdık. Hemen vergileri indirelim. Yoksa perişan oluruz..."

*

Bu hikayeyi paylaştım ama doğrusu vermek istediği mesajın ne olduğunu da hala anlayabilmiş! değilim.

Halbuki çok eski ve bilinen bir hikaye.

Padişah, halkın dans edip oynamaya başlamasıyla durumun kötülüğü arasında nasıl bir bağ kurmuş olabilir ki?

Oysa dans edip oynamanın genelde halkın memnuniyetine, gidişattan memnuniyetine ve durumdan hoşnutluğuna işaret eder diye biliriz.

Öyle ya, “geçim derdi yok. İş güç, çoluk çocuk nafaka derdi yok. Huzur ve mutluluk var. Düzen ve adalet var…” olmalı ki halk dans edip oynasın.

Halk da dans edip oynadığına göre?

İşler tıkırında demektir.

Halinden şikayet eden yok. Varsa bile birkaç cılız ses olmalı ki duyulmamış.

O zaman tek ihtimal kalıyor:

Padişah ya ironi yapmıştır, ya da kinayeli konuşmuştur. Kim bilir belki de tecâhül-i ârif yapmıştır.

Yoksa… Acaba diyorum, bir toplumda herkesin dans edip oynaması orada her zaman işlerin iyi gittiğine alamet olmayabiliyor mu?

Bunca ağır vergiler karşısında halkın dans edip oynamaya başlaması aslında kötü şeylerin habercisi mi?

Gösterilen sabrın, dayanma gücünün ve sıkıntılara katlanmanın son noktasına mı gelindi yoksa?

Padişahın fark ettiği de bu durum mu acaba?

Kim bilir belki de hikayeyi kurgulayanın başka bir maksadı vardı.

Amaan boş verin.

Alt tarafı bir hikaye. Durup dururken bizi ilgilendirmeyen şeylerle kafamızı bulandırmayalım.

Biz keyfimize bakmaya ve dans edip oynamaya devam edelim…

Pardon!