"O da şöyle dedi (Hızır AS) : ( Ey Musa AS) bana tabi olacaksan, ben sana anlatmayana kadar sen bir şey sormayacaksın"(Kehf 70).
Biz ahir zaman mü'minlerinin büyük bir eksikliğidir, Tabiiyet ve Teslimiyet eksikliği.
Akıl büyük bir nimet, sonuna kadar mantığımızı ve analitik düşünme becerimizi geliştirip kullanmalıyız.

Geliştirdiğimiz aklımız bizi nübüvvet kapısına, Hak kapısına, İrfan kapısına, Marifet ve Muhabbet kapısına götürene kadar , bir ışık gibi karanlıkta elimizde tutacağız.
Güneşi görünce ışığımızı cebimize koyup güneşe pervane olacağız.

Marifet yolunda cılız akılla değil, tabiiyet ve teslimiyetle ve aşkla yürünülür.
Nitekim aklın babası Musa Peygamberdende istenen tabiiyet ve teslimiyettir.
Tabii olan teslim olmalı, yoksa aklının itirazıyla yol alamaz.
Aklı kullanmamaktan değil, aklı aklın sahibine bağlamaktan bahsediyoruz.
Damlayı deryaya ulaştırmaktan bahsediyoruz.
Salt aklın ahmaklaştırma endişesinden bahsediyoruz.
Seni Hak Yoluna götürecek kadar aklın varsa sus, teslimiyetin ve güvenmenin huzurunu yaşa.
Aklının seni getirdiği bu Hak Yolda şüpheciliği, sabırsızlığı bırak ki, sana marifet kapıları açılsın. 
İman dil ile ikrar kalp ile tasdiktir. 
Tabii olduğuna teslim olmayan ve güvenmeyen kalbin tasdikine erişemez. 
Allah, peygamber ve kitap önünde aklını kurban edip teslim olanlar, Allah'a, peygamberine, kitabına güvenenler kazanacaktır. 
Hz Mevlana Mesnevi nin başında "Bişnev" der. Konuşan Allah, Peygamberi ve kitabıysa gayrısına düşen, susmak ve aşkala dinlemektir. 
Akıl feneri karanlıklar içindir, gün aydınlığında fenerle değil coşkuyla, duygu seliyle yürünür. 
Üstad Necip Fazıl da bu hakikati fark etmiş olmalı ki " Akıl akıl olsaydı adı gönül olurdu, gönül bir gönlü bulsaydı bozkırlar gülistan olurdu" demiş. Bize düşen sanki bir gönül bulmak. Öyle bir gönül ki yanında susup marifet deryasına erişelim.
Öyle bir gönül ki, teslimiyet ve güvenin huzurunu yaşayalım. 
Gönüller sultanına eriştirecek bir gönül... Tıpkı Şems gibi. 
Var mıdır? Yok mudur? Allah bilir. Bize düşen aramak. Arayanlarda hep bulmuştur, bulunmuştur. Ne mutlu bulanlara, bulunanlara. 

8 Nisan 2020 Karantina
Mehmet DAĞ